Alışveriş poşetini eve bırakıp Eroltu evinin kapısında dikildiğimde neden burada olduğumu bende tam olarak bilmiyordum. Kapıya bakıp birkaç dakika kendimi dinledim. Neden burada duruyordum? Büyükanneme yardım etmek istediğimi biliyordum ama bu tür şeylerle uğraşmak ilgi alanıma girmiyordu. Sadece yaptığım gibi işleri sabote etmeliydim.
Elimi kaldırıp zile bastığımda büyükannemin bir bakıma haksız çıktığını biliyordum, her ne kadar anne ve babamın en kötü huylarını almış olsam bile ondan da birkaç huy almıştım.
Zili çalmamdan dakikalardan sonra bir takım ayak sesleri duydum ve kapı açıldığında ardında Ulaş Eroltu vardı. Üzerine askılı, altına bir eşofman altı geçirmişti. Beni gördüğüne çok şaşırmış görünüyordu ama ifadesini bir anda değiştirdi.
"Beni mi özledin yoksa?" Gülümsedi.
"Pek sayılmaz." Gözlerimi devirdim. "Beni kapıda mı tutacaksın?" Kapıyı yarıya kadar açmıştı, sanki evde bir şey gizliyordu. "Ne kadar da kabasın!"
"Gir..." Şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı ve kapıyı sonuna kadar açtı. Hemen içeri girdim ve salona doğru ilerledim. Çok geçmeden yanıma geldi ve meraklı gözlerini bana dikti.
"Seni hangi rüzgar attı?"diye sorduğunda baş parmağımla dışarıyı işaret ettim.
"Daha demin senin azılı düşmanların tarafından kaçırıldım."
Sözlerim üzerine kaşlarını çattı. Yeşil gözleri aptal aptal bana bakıyordu. "Kimlerle, kimlerle?"
"Burak, Asım ve Ozan. O çocuğa neden Karıncayiyen dediğini anlıyorum, burnu..." Elimle burnum üzerinde kocaman bir şeyi tutuyormuş gibi bir hareket yaptım. Ama Karıncayiyen ve tayfasının adlarını duyunca beyninden vurulmuş gibi yanıma geldi.
"Ne? Nasıl?"
"Bakkaldan dönerken oldukça başarısız bir kaçırma girişiminde bulundular, bu arada sanırım senin problemini de anlamış oldum."
Gözleri şüpheyle bana baktı. "Öyle mi, neymiş?"
"O koca burunlu ile aynı kıza aşık olacak kadar ne yaşadın bilmiyorum ama buna bir son versen iyi olacak."
Nefesini verip gözlerini devirdi. "Bunu sana soracak değilim. Ayrıca o salakları kafana takma, ŞAG gece kendi gölgelerini görse ondan korkacak kadar aptaldır."
"ŞAG mı?" Ağzımı buruşturdum.
"Şapşal Aptal Grup. Onlara böyle diyorum çünkü gerekenden fazla şapşal ve aptallar.
"Aptal olduklarının farkındayım ama seni bu hale getirenler de onlar, değil mi?" Kaşlarımı kaldırıp elimle onu işaret ettim.
Elimi yana ittirirken, "Üç kişiyle dövüşmeyi sen dene bakalım ne hale geleceksin?" diye sordu.
"Hatırlat bir ara deneyeyim," dedim umursamaz bir ifade ile. "Her neyse, demem o ki bu üç çocuk bizim arkadaş olduğumuzu düşünmüşler ve beni 'rehin' almanın iyi bir fikir olduğu kanısına varmışlar."
"Onlar bir köpeği bile rehin alamaz." Ulaş Eroltu kafasını salladı. "Ve inan bana, bunu denemişlikleri var."
"O halde problemin ne?" Kaşlarımı çatıp kollarımı iki yana açtım. "O gerzek üçlüyle uğraşmak için okulunu bırakmış olamazsın, değil mi? Yani bu aşırı saçma. Yapacağın serserilikleri ve kız arkadaşınla görüşmelerini okul sonrası da pekala yapabilirsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BULUTLAR DA AĞLAR
Teen FictionNamverân Somer adının kısaltılmasından nefret eden, insanlarla kolay kolay anlaşamayan ve de kişisel alanının işgal edilmesinden hoşlanmayan bir genç kızdır. İstemediği hiçbir şeyi yapmayan bu kızın hayattaki tek zayıf noktası, kanser hastası olan b...