Bölüm şarkımız;
Kyary Pamyu Pamyu - Fashion Monster
**BÖLÜM SONUNDAKİ AÇIKLAMAYI OKUMAYI UNUTMAYIN!**
Ulaş Eroltu beni yine boktan bir sebeple Karıncayiyen ile kavga ettiğini söyleyerek geçiştirmişti ama bu şekilde olduğunu düşünmüyordum. Karıncayiyen'in de Fidan'a karşı bir şeyler hissettiği ve bunun Ulaş Eroltu'yu kızdırdığı belliydi. Kaçmaması için çok fazla soru sormamıştım ama aslında neden böyle davrandığını başka şekilde bulabileceğimin de farkındaydım. Fidan denilen o kızı bulursam belki de bir şekilde Ulaş Eroltu'yu okula dönmesi için ikna etmeme zorlayabilirdim kızı. Bu durumda öncelikle o kızı tanıyan tek kişiyle konuşmam gerekiyordu, o da maalesef Akya'ydı. Problem çocuk ile birlikte Orion'da çalışıyordu. Bediz ile yarışacak derece umursamaz bir havası vardı ama bu imajını gittiğim yüzme antremanında biraz olsun kırmayı başarmıştı. Garip bir çocuktu, pek fazla konuşmasını bilmiyor gibiydi.
Bu yüzden ilk olarak Akya ile konuşmam gerekiyordu ki bu da Orion'a gitmek anlamına geliyordu.
Okulda sırama kurulmuş kafamdan bir şeyler geçirirken Akya'yı nasıl kendime suç ortağı yapabileceğimi düşünüyordum. Lafı evirip çevirip onu casusum yapmalıydım, böylece Ulaş Eroltu'nun her adımından haberdar olabilirdim. Büyük ihtimal kendisine mesaj atıp sorsam cevap vermezdi. Problem çocuğun numaramı aldığından beri yaptığı tek şey gerçektende Caelo'nun fotoğraflarını atmaktı. Öyle güzel videolarını ve fotoğraflarını yolluyordu ki, ekrana uzun süre bakmak zorunda kalıyordum. Hatta çok güzel, gözlerini kocaman açıp baktığı bir fotoğrafını ekran fotoğrafım bile yapmıştım. Büyükanneme de göstermiştim, büyükannem fotoğrafını görür görmez ne kadar çok büyüdüğünü söylemişti. Caelo'yu bulalı neredeyse bir ay olacaktı, büyümesi çok normaldi ama ancak büyükannem söyleyince bende o kadar çabuk büyüdüğünü fark edebilmiştim.
Büyükannem Caelo'yu görmek istediğini söyleyince annem aşılarını bu hafta içerisinde yaptırırsam onu görüp sevebileceğini söylemişti. Tam o sırada da Makber'in kurduğu "Namverân ve Belalıları" isimli WhatsApp grubumuzdan mesaj gelince büyükannem iyice meraklanmıştı. Telefonu almaya çalışmış, ne olduğunu sormuştu. Ben bir şey olmadığını söylediysem bile inanmamıştı.
"Ver bakayım," demişti ısrarla. Dizüstü bilgisayarında fotoğraf düzenleyen annem de gözlüklerinin üzerinden bana bakınca istemeyerek grubu göstermek zorunda kalmıştım. Bunun üzerine büyükannem sevinçle haykırmıştı. O zamandan beri de "Onları eve davet et! Onları eve davet et!" diye başımın etini yiyordu.
Asla ama asla kızları eve getirmezdim. Çünkü onları eve getirmek demek, Makber'in 'arkadaş' olmak takıntısını sonuna kadar çözmek demekti. Büyükannem onları getirmemin annemi çok mutlu edeceğini söylüyordu ama içimden yapmak gelmiyordu. Eve gelirlerse alanım daralacak, özelime girilecek gibi hissediyordum. Bu yüzden kesinlikle onları eve getirmek seçeneklerim arasında yoktu. Daha onlara 'arkadaşlarım' bile demiyordum. Annem bunun korkaklık olduğunu söylese bile umurumda değildi.
"Namverân?" dediğinde Güneş bir anlık irkildim. Benim korktuğumu görünce o da korktu ve direk geri kaçtı. "Ö-özür dilerim! Seni korkutmak istememiştim."
"Sorun değil..." diye mırıldandım elimi göğüs kafesime bastırırken. Ona doğru dönüp suratına baktım. "Bir şey mi oldu?"
"Hayır... Sadece bahçeye çıkıyoruz, gelecek misin diye sormak istemiştim. Bediş'in futbol maçı. Bu seferki maçın iddiası dondurmayı alna yapıştırmak ve o şekilde okulda tek boynuzlu at gibi gezmekmiş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BULUTLAR DA AĞLAR
Teen FictionNamverân Somer adının kısaltılmasından nefret eden, insanlarla kolay kolay anlaşamayan ve de kişisel alanının işgal edilmesinden hoşlanmayan bir genç kızdır. İstemediği hiçbir şeyi yapmayan bu kızın hayattaki tek zayıf noktası, kanser hastası olan b...