Bölüm şarkısı;
Rie Hamada - Egao ni Aitai [Marmalade Boy Açılış Şarkısı]
Sabah olduğunda hep beraber hazırlanıp okula gitmiştik. Müzeyyen kahvaltıda dahi sürekli Bediz'i ya da bizi –kızları- ikaz etmekten geri durmamış sürekli ağzımızı şapırdatmamamız gerektiği ya da çatalı farklı şekilde, daha nazik biçimde tutmamız gerektiğiyle ilgili yorumlar yapmıştı.
Dersler için sınıflara dağıldığımızda hiçbirimizde okuldaki sorumluluklarımızla uğraşacak kadar enerji yoktu.
"Yorgun gözüküyorsun, iyi misin?" diye sorduğunda Öykü, Ulaş'a, gözlerinde endişeli bir bakış vardı. O sırada Ulaş kafasını sıraya yaslamış, kollarını da aşağıya sallandırmış bir şekilde tahtaya bakıyordu.
"İyiyim, ya sen?" Ulaş kafasını çevirip ona döndüğünde Öykü gülümsedi ve Reyhan'ın bakışları altında "İyiyim, teşekkür ederim." dedi. Ettikleri kavgadan beri Reyhan ve Öykü birbirlerine çok da yakın durmuyorlardı, aslında daha az konuştuklarını görmüştüm. Güneş sınıftan bir kızla muhabbet ederken, Reyhan'ın gözleri önce onlara sonra da bana döndü. Büyük ihtimalle bu durum için beni suçluyordu. Tam olarak benim sınıfta onunla laf dalaşına girmem, arkadaşını ya da bu durumda yancısını kaybetmesine yol açmıştı.
Ağzını açtı ve "Helin," diye seslendi Güneş'in konuştuğu kıza. Helin'i çok fazla tanımıyordum ama elinden geldiğince herkese karşı nazik davranmaya çalıştığının farkındayım. Eskiden Güneş'in kendileriyle konuşmak istemediği için uzak durduğunu sanan insanlardan birisiydi. Julide'nin doğum gününde babasıyla beraber yardım ettiği günden beri Güneş'i fazlaca benimsemişti. Hatta sık sık Güneş Helin, Julide ve Didem ile dışarı da çıkıyordu. "neden insanlar kendilerinden düşük seviyedekilerle arkadaşlık eder, biliyor musun?"
Helin anlamayan bir şekilde ona bakındı ama bu sorunun sorulduğu kişi zaten o değildi. Güneş gözlerini kısarak gözlüklerini ittirdi ve arkasına doğru baktı, tam orada Ulaş'ın gözleri Öykü'nün, Öykü'nün gözleri ise Reyhan'ın üzerindeydi.
"Ne demeye çalışıyorsun anlamıyorum." Helin'in sesinin yüksek çıkmasıyla birlikte sınıftaki birkaç kişide onlara dönmüştü.
"O eziklere acıdıkları için." dedi Reyhan Öykü'nün gözlerinin içine bakarak. "Başka bir sebebi yok."
Derin bir nefes aldım. Annem Karıncayiyen'i dövdüğümde bana şiddetin hiçbir şeyi çözmeyeceğini öğütlemişti ama kesinlikle bu kızı terbiye edecek tek şey dayaktı.
Kemal, Julide'nin yanından "Sorun ne?" diye sorduğunda Helin omuzlarını silkti.
"Reyhan yine kendi kendine konuşuyor." dedi ve Güneş'e anlattığı şeyi devam ettirmek için döndü.
Öykü'nün söylenenlere alındığını açıkça görebiliyordum. Ellerini yumruk yapmış ve sırasına dayamıştı. Bunların çoğu benim yanımda durduğu, Ulaş'ı savunduğu ve Reyhan'a artık onun evcil köpeği olmayacağını söylediği içindi. Aslında sağlıklı bir arkadaşlık ilişkisi bile değildi ama eski en yakın arkadaşınızın sizin hakkınızda böyle şeyler söylemesi herkesi üzerdi.
"Haklısın, fare dilinde konuştum, anlamaman normal." Helin'e doğru öpücük attı. Büyük ihtimalle büyük bir sinsilik yaptığını ya da laf soktuğunu düşünüyordu.
"Şimdi de kendini mi rezil etmeye çalışıyorsun?" Sesimi yükselttiğimde hemen hemen herkes dönüp bana baktı. Cam kenarında olduğum için sırtımı kalorifere vermiştim, odak noktamda Reyhan vardı. "Bunlar çok ucuz numaralar, daha iyilerini beklerdim senden." Duraksadım ve hemen ardından gülümsedim. "Gerçi onun içinde ufak bir zekâ parıltısı gerekiyor, değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BULUTLAR DA AĞLAR
Teen FictionNamverân Somer adının kısaltılmasından nefret eden, insanlarla kolay kolay anlaşamayan ve de kişisel alanının işgal edilmesinden hoşlanmayan bir genç kızdır. İstemediği hiçbir şeyi yapmayan bu kızın hayattaki tek zayıf noktası, kanser hastası olan b...