ELLİ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "ÖLÜM KOKAN ELLERİM"

7.6K 666 99
                                    

Bölüm şarkısı;

Olivia - Starless Night [NANA Şarkısı]



Ulaş'ın dudakları benimkilerden ayrıldıktan sonra hiçbir söylemeye cesaret edemedim. Bir müddet suratıma baktı, yeşil gözleri parıl parıldı. Parmakları boynuma doğru inmişti. Titriyordum, bunu fark ettiğine de emindim yine bir şey söylememeye konusunda inat ettim. Dudaklarımı kapattığımda derin bir nefes aldı ve diğer elini de kaldırıp belime sardıktan sonra kafasını uzatıp omzuma yasladı. Suratını bebekmiş gibi boynuma gömdüğünde sakin kalmaya çalışıyordum. Bundan da ötesi, düşünmemeye, kendi kendimi yememeye çalışıyordum.

Ulaş suratını boynuma gömmüş bir şekilde dururken, burun deliklerinden çıkan nefesleri huylanmama neden olsa da bir şey demedim. Öylece dikilirken dudaklarımı korkarak araladım ve yavaş bir nefes aldım. Ulaş'ın omzunun ötesinden büyükannemin mezarına baktığımda ise yutkundum. Ne diyeceğimi bilemez şekilde beklerken Ulaş kafasını kımıldattı.

Burnu tenimde sürtünürken "Nam kokuyor." dedi. Ağzımı daha çok açarak bir şey söylemeyi düşündüm ama daha sonra bundan da vazgeçtim. Kendimi sıkarken sadece tek elimi kaldırıp Ulaş'ın sırtına koydum yavaşça sırtını sıvazladım. Bu tepkimi sevmiş olacak ki kısık sesle, memnun olduğunu belirtircesine mırıldandı ve kollarını belime daha çok sardı.

"Ne olacağı umurumda değil." diye konuşmaya başladığında asla onu susturmak için derin bir arzu duyuyordum çünkü şuan konuşmaya hazır değildim. Ne söyledikleriyle ne de beni öpmüş olduğu gerçeğiyle yüzleşmek istemiyordum. "Sadece bu şekilde durmak istiyorum. Bu şekilde ömrümü geçirebilirim." Güldü. "Komik, halbuki bir ay kadar önce senden hiç hoşlanmıyordum. Şimdi ise, istersen senin için yıldız bile toplayabilirim." Derin bir nefes aldı ve yumuşak bir sesle, daha çok söz vermemi istiyormuş gibi "Sakın gitme."dedi. "Ne olursa olsun, ne olursa olsun..." Bir anda kollarını çözdü ve kafasını kaldırıp doğruldu. Elim aşağıya düşerken kaşları çatılmış suratını karşımda buldum. Dişlerimi sıkarak yavaşça yutkundum. Hala tek kelime etmemiştim ama bunu umursuyor ya da konuşmama ihtiyaç duyuyor gibi durmuyordu. "Ne olursa olsun..." dedi yeniden. Gözlerimin içine bakarken ikna etmek ister gibiydi. Bu sözün altında hem iyi bir anlam vardı hem de kötü. "Sakın yanımdan gitme."

Gözlerimi kaldırdım ve çatık kaşların altındaki parıldayan zümrüt yeşili gözlere bakındım. Dudaklarımı araladığımda artık başım ağrımaya başladı. Düşünmemeye, hissetmemeye çalışsam da yüreğim ve başım bu çabalarıma rağmen lavların üzerinde yanıyormuş gibiydi. "Söz verdim." dedim cılız bir sesle. Kendimi konuşmak için zorluyordum, yine de Ulaş, büyük bir ciddiyetle hala beni izliyordu. "Söz verdim. Yanından ayrılmayacağım."

Rahatlamış gibi omuzlarını düşürdü ve hafifçe gülümsedi. Onun aksine ben gülümseyemedim ama hafifçe dudaklarımın kenarlarını yukarıya kaldırdım. Benim bir şey dememe ya da bir şey yapmama ihtiyaç duymadığı gibi tepki vermeme de ihtiyaç duymuyordu. Elini uzattı ve önüme düşen saçlarımın bir kısmını tutup kulağımın arkasına sıkıştırdı. "Hayat çok garip." Parmakları saçlarımdan kafamın tepesine kaydı. Dönüp büyükannemin mezarına baktığında elimi diyaframıma bastırmak zorunda kaldım. "Hayatının en kötü gününde, yaşamının en güzel anlarından birisini yaşayabiliyormuşsun."



Ulaş ile büyükannemin mezarının başında uzun süre konuşmadan oturduktan sonra eve dönmüştük. Otobüs paramı o vermek zorunda kalmıştı çünkü ben montum ve telefonum dışında hiçbir şeyi yanıma almamıştım. Öğretmeni dinlemeden sınıftan çıktıktan ve güvenlik görevlisiyle atıştıktan sonra yeniden okula dönmeyi düşünmemiştim. Zaten Güneş mesaj atıp eşyalarımı yanına aldığını, pazartesi günü teslim edebileceğini söylemişti. Ulaş tüm gün onu bulmak için yürüdüğümü fark ettiğinde çok üzülmüş, alışkanlık haline getirmiş olduğu gibi kafamın tepesinden öpüp özür dilemişti. Ağzımda geveleyerek sorun olmadığını söylemiştim ama yine de üzgün görünüyordu. Eroltu evine geri döndüğünde, bende kendi evime geldiğimde ayrılmadan önce tek kelime etmemişti. Konuşmamak için direttiğimi fark etmiş olmalı ki, evlerimizin arasındaki sokağa geldiğimizde gidip uyuyacağını çünkü hiç uyuyamadığını söylemişti. Ona iyi uykular dilediğimde ise hafifçe gülümsemiş ve kollarımı kaldırıp kendi omuzlarına atarak bana sarılmıştı.

BULUTLAR DA AĞLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin