32.BÖLÜM

2.4K 137 6
                                    

Soğuktu.Ayak tabanlarımın uyuştuğu,adeta buruşmuş bir kağıt haline geldiklerini rahatlıkla hissedebileceğim bir soğuktu.Her bir hücreme kadar donmuş,kilitlenmiş ve sonsuza kadar çözünmeyecek gibiydim.Gözlerimin önünde anlamsız şekiller dönüyor,tüm bedenimle yavaşladığımı hissediyordum.O kadar yorgundum ki,bu karanlıkta sonsuza kadar kalmak,hiç rahatsız edilmemek ilk defa bu kadar cazip geliyordu.

Kendimle iç hesaplaşmamı,yanıtsız sorularıma cevap aramayı umutsuzca sürdürürken muazzam bir soğukla irkilip,kulaklarımın çınlamasıyla uyandım.Saçlarımdan damlayan sular omzuma öyle bir düşüyordu ki,adeta tenimi ısırıyordu.

‘’Günaydın prenses..’’sesi ortamda yankılandı,ardından tahta zeminde sertçe çekilen mobilya sesi etrafı doldurdu.Gözlerime bağladığı kumaşı öyle sert bir şekilde çekmişti ki, sürtünmenin acısıyla yüzüm,soğuğa karşı kavurucu bir sıcaklığa bürünmüştü.Üşüyor,gözlerimi açmaya korkuyor belki de titriyordum.Bu sesle yüzleşmek,kendi karanlığımdan çıkartılmak istemiyordum.

‘’Eğer gözlerini açmazsan,diğer kovadaki suyu buzların erimesini beklemeden kafanda bulursun’’ demesiyle gözlerimi hiç tereddüt etmeden açtım.Uzun süreli karanlıktan aydınlığa çıkmak,odanıza siz uyurken giren birinin ışığı açması kadar göz yakıcı bir şeydi.Düşüncesizce ve bencilce.

‘’Nasılız,iyi miyiz?Uyandırma servisimizden memnun muyuz prenses?’’ dedi ve nefesini daha da yakından hissedebileceğim şekilde yüzünü yaklaştırdı.Mavi gözleri öyle bakıyordu ki,yorumlamak gerçekten  imkansızdı.Biraz nefret,biraz alaycılık belki biraz da hırs..Ama neden?

‘’Bana prenses demeyi kes’’ diyerek ortamda dağılan kırık sesimle güçlü ve kolay zapt edilemeyecek bir kız portresi çizmeye  çalıştım.Soğuktan dişlerimin birbirine vurması buna gölge düşürse de prenses kelimesini tükürür gibi,küfür ediyormuşçasına söylüyordu.

‘’Ne yapacağımı sana sorduğumu hatırlamıyorum,ben kimseden emir almam prenses’’ dedi ve yüzüme en ciddi ifadesini takınarak baktı.Gözlerinde öyle bir kararlılık vardı ki,bu ister istemez içimi acıtıyordu.Nefretle yüzüme bakıyor,vereceğim tepkiyi ciddiyetle bekliyordu.

‘’Neden burada olduğunu biliyorsun değil mi?’’ dedi ve sessizliğimden sıkılmış olacak ki sandalyesine yaslanarak kollarını kavuşturdu.Demek profesyonel katil görüntüsünün altında eski Mısır zihin okuyucularından biri de can bulmuştu.

‘’Hayır..Gerçekten anlamıyorum’’dedim ve yüzümden süzülen sulara göz yaşlarımın da katılmaması için büyük çaba sarf ettim.Sesim konuşurken çatallaşıyor,karşısında titriyor ve ağlamamak için dudağımı ısırıyordum.Hayatımda daha ne kadar başkaları önünde aciz duruma düşecektim?

Konuşmak için tam ağzını açtığı sırada gıcırdayan kapı sesiyle keskin bakışları benden uzaklaşarak kapıya yöneldi.Soğuk su şoku sayesinde etrafı inceleme fırsatı bulamamış,nerede olduğumla ilgilenmemiştim.Küçük sayılabilecek,duvarları taştan örülmüş ‘soğuk’ bir odaydı burası.Oturtturulduğum sandalye ve adını Ayaz olarak hatırladığım çocuğun koltuğu hariç oda boştu.Kapıdan ürkek bakışlarını uzatıp,elinde kalın battaniyesiyle duran ise Nehir’di.

‘’Ayaz sen çık,ben ilgilenirim artık’’dedi ve adımlarını sıklaştırarak birkaç saniye içinde yanıma ulaştı.Bakışları bir kızda bir de bende gezdi,ardından itiraz etmeden yerinden kalktı.

Ayaz odadan çıkıp sertçe kapıyı kapatınca Nehir son kez kapıyı kontrol etti,ardından koşar adım yanıma gelip battaniyeyi üzerime sardı.Islak kıyafetlerim vücuduma yapışmış,saçlarım yüzüme düşmüştü.Her ne olursa olsun battaniyeyi üzerimden atmak,onun merhametine ihtiyacım olmadığını göstermek istemiş ama başaramamıştım.Ellerimi sandalyenin yanına,tahtalara bağlamaları buna keskin bir çarpı işareti koymuştu.

BESNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin