Yorulmuştum.Bu lanet kapıya,müzik sesini bastırsın diye elimi acıtacak şekilde vurmaktan,birileri bizi duysun diye tepinmekten gerçekten yorulmuştum.Tuna benden önce pes etmiş,yanımda birkaç dakika şaşkınlıkla dikildikten sonra demir,uzaktan bile soğuk olduğu belli olan dolaba sırtını yaslayarak yere çökmüştü.10 dakika önce biz içeri girdikten birkaç saniye sonra kapı arkamızdan çarpılmış,üzerine iki kere kilitlenmişti.Bunu kim yapar,niye yapar anlamaya çalışırken dikkatim kapıdan,sızlayan dizime doğru kaydı.Sanırım dizimi kapıya koşarken siyah,en son kaç yılında kullanıldığı dahi bilinmeyen çamaşır makinesi bozuntusuna çarpmıştım.
‘’Dizin mi kanıyor senin, çabuk buraya gel otur’’ dedi ve aniden yerinden kalkarak yanıma geldi Tuna.Daha ne olduğunu anlayamadan koluma girdi ve beni dikkatlice soğuk zemine oturturdu,ardından dolapları gözleriyle taramaya başladı.Birinin bizi buraya kilitlemesi değil,dizimin kanaması tepkisini çekmişti.Gerçekten bu kadar soğukkanlı olması garip değil miydi?
‘’Dizimin sorunu yok,sadece buradan biran önce çıkmak istiyorum’’diyerek ağlamaklı sesimle uzun,eski dolapları umutsuzca karıştıran Tuna’nın ilgisini çekmeyi başardım.Arkasını yavaşça dönerek bana anlam veremediğim bir ifadeyle baktı.Bu mimikler bir çok şeye yorumlanabilirdi.Korku,panik,pişmanlık hatta nefret!Nereye çekersen oraya aitmiş gibiydi.Cevap vermek yerine tekrar arkasını döndü ve diğer dolabı karıştırmaya başladı.
Birkaç dakikalık sessizlikten sonra elinde geniş,tozlu lacivert bir çantayla tekrar görüş alanıma girdi.Yüzünde belli belirsiz bir gülümseme vardı.Sanırım bu bir ecza çantasıydı.
‘’Şimdi hallederim ben merak etme’’ dedi ve dizlerinin üzerine çökerek yanıma oturdu.Büyük bir ciddiyetle fermuarı açıp önüme her çeşit aletin,renkli sıvıların bulunduğu çantayı serdi.İlk dikkatimi çeken büyüklü küçüklü makaslar olmuştu.
‘’Belki bununla kapıyı açabiliriz,yani ben kapıyı kendime doğru çekerim sende araya şunu sıkıştırsın,belki açılır’’ dedim ve gözlerimi dışarıdan ihtişamlı görünen, içeriden ise tam anlamıyla ortama döküntüğüyle uyum sağlayan kapıya çevirdim.Benim ciddiyetim aksine Tuna’nın yüzünde uzun uğraşları sonucunda dahi saklayamadığı gülümsemesi belirdi.
‘’Sana artık televizyon izlemeyi yasaklıyorum,bunlar sadece filmlerde ve dizilerde olur Besna.Kimsenin iki kere döndürülmüş demir kilidi basit bir makasla açmaya gücü yetmez’’
‘’Ben sadece öneri sunuyorum,senin gibi tatile gelmişiz havasında davranmıyorum Tuna.Farkında mısın bilmiyorum ama biri bizi buraya resmen kilitledi.Belki senin sorunlu eski kız arkadaşlarından biri yapmıştır’’ diyerek omuz silktim ve sinirle bakışlarımı Tuna’dan kaçırdım.Son dediğim anlam veremediğim bir biçimde içimi acıtmıştı.Tuna ve eski kız arkadaşları..Değer verdiği,her anlamda güzel kızlar..
‘’Eğer buraya senin deyiminle sorunlu eski kız arkadaşlarımın biri tarafından kilitlendiysek,tek yapabileceğimiz bu sorunlu arkadaşın bizi buradan çıkarmasını beklemek.Yanımızda telefon yok,bağırsak bu seste bizi duyacak kimse yok.Bari bırak da şu dizini sarayım,mikrop kapmasın’’ dedi ve soğukkanlılığıyla bir kez daha içimi ürpertti.Ne diyeceğimi şaşırmıştım.Olayları o kadar basite indirgeyip anlatmıştı ki,mantıklı gelse ‘her hafta bir odaya mı kilitleniyorsun?’ diye soracaktım.
Uzun,düzgün elleriyle kırmızı bir sıvıyı elinde sallayarak beyaz bir beze döktü ve ardından hiç beklemeden dizime yapıştırdı.Keskin acıyla inleyerek geri çekildim ve Tuna'nın sert bakışlarıyla karşılaştım.
‘’Böyle bakma,gerçekten acıyor’’ dedim ve azarlanmayı bekleyen küçük bir çocuk gibi başımı yana eğdim.Beklediğim biraz merhamet, belki biraz anlayıştı.Ne kadar zor olabilirdi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BESNA
ChickLit"Burs" Fransızca kökenli, 4 harfli ve dilimize yakın yıllarda girmiş yabancı bir kelime. Ne kadar masum ve basit duruyor değil mi? Ama şöyle bir sorunumuz var ki, eğer bu kelimeyi basite indirger 'aman be ne varmış bir burst...