Işığın gözüme vurmasıyla yorganı üzerimden kaldırdım ve bugünün cumartesi olduğunu hatırlayıp gülümsedim. Bugünün güzel geçebilme umuduydu vardı içimde.Belki geldiğim günden bugüne güzel bir gün geçirebilirdim.
Hala uyuyan Melis e baktım.Geceleri son giriş saatini sonuna kadar kullanırdı. Ben ise okuldan hemen sonra buraya gelir ders çalışırdım. Buraya geliş amacımı unutmamam lazımdı. Sonuçta derslerim yüzünden buraya hak kazanmıştım.
Ayağıma terliklerimi giyip banyoya doğru ilerledim. Yüzümü yıkadım ve aynaya baktım. O okuldaki kızlara göre çok sıradandım.Onların parlak saçları ve güzel yüzleri vardı. Benim neyim vardı ki? Yeşil bir çift göz ve uzun bakımsız saçlar. Onlara göre çok yetersizdi.
‘’Değişecek Besna,bu iğrenç hayat değişecek.Senin ne eksiğin var ki onlardan’’ diye kendi kendime söylendikten sonra durdum ve düşündüm.
‘’Çok eksiğin var çok’’ deyip ufladıktan sonra aynayla tartışmayı bırakıp yüzümü yıkayıp,çıktım. Kapıyı açtığımda karşımda pijamalarıyla telefonda konuşan,sırtı dönük Melis vardı. Fısıldayarak konuşuyordu. Zaten normal sesle telefonda konuştuğunu görmemiştim.Sadece ‘’haber veririm tuna’’ gibisinden bir şey dediğini duydum ve ardından kapattı. Tuna mı demişti?
Kendimi tutamayıp ‘’Tuna mı dedin sen?’’ diye sorduğumda yerinden sıçradı ve arkasını döndü. Yüzünde şaşkınlıkla tedirginlik arası bir ifade vardı. Birkaç saniye sonra gülümseyip konuşabildi.
‘’Yok canım ne Tunası Tauna dedim ben,sen yanlış anlamışsın.Sınıftan bir kız .Edebiyat sınavı var pazarteside ek derslerin zamanını sordu’’deyip sandalyeye oturdu.
''Bu arada beni gerçekten korkuttun be Besna'' deyip su içti.
Kendimi bir anda suçlu hissettim.Ama Tuna demesi şey,ilginç gelmişti işte..
‘’Neyse hadi hazırlan bugün uzun bir gün olacak ben duş alacağım,çıktığımda seni hazır bulacağım ona göre ‘’diye şakıdı ve banyoya girdi.
Siyah pantolonumu ve açık pembe kazağımı dolaptan çıkartıp giydim. Dolabın çekmecesini açıp alt raftaki zarfı aldım ve içinden yeteceğine inandığım parayı alıp çantama koydum. Yeni kıyafetler alacaktık sonuçta değil mi?
Saçlarımı örmek yerine tepeden at kuyruğu yaptım ve yatağa oturup Melis’i beklemeye başladım. Yaklaşık 10 dakika sonra Melis de hazırlanıp çıkınca yemekhanede hızlı bir kahvaltı yapıp dışarı çıktık.
Taksiye bindiğimizde Melis bir yer tarif etti ve taksici kafa sallayıp arabayı sürmeye başladı.
Sessiz bir yarım saatin sonunda Melis in yumuşak sesi ‘’Besna,geldik ‘’dediğinde kafamı koltuğun arka yüzünden kaldırıp büyük binaya çevirdim.Beni ilk akşam telefon almak için getirdiği yere benziyordu,sadece biraz daha büyüktü.
Taksi parasını ödeyip arabadan indik.Melis nereye giderse kuyruğu gibi onu takip ediyordum.Tahminimce alışık olduğu mağazaların vitrinlerini inceliyordu.Ben ise sadece bakıyordum.
‘’Haydi gel ,buraya bakalım’’ deyip kolumdan çekti ve beni rengarenk kıyafetlerin bulunduğu bir mağazaya soktu. Ne kadar çok çeşit vardı. Ben kıyafetlerimi merkezden küçük bir butikten alırdım .Ama burası tek mağaza olmasına rağmen tüm merkezdeki butiklerden çok çeşiti vardı.
Ben saf saf etrafa etrafta dolanıyor,bazen bir kaç kıyafeti elime alıp geri koyuyordum. Melis benim yerime bir sürü kıyafet seçmişti bile.
‘’Bedenin 36 mı 38 mi ‘’diye karşıdan seslendiğinde yüzüne boş boş baktım. Güldü ve beni baştan aşağı süzdü .‘’Tamam 36’’ deyip bakınmaya devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BESNA
Chick-Lit"Burs" Fransızca kökenli, 4 harfli ve dilimize yakın yıllarda girmiş yabancı bir kelime. Ne kadar masum ve basit duruyor değil mi? Ama şöyle bir sorunumuz var ki, eğer bu kelimeyi basite indirger 'aman be ne varmış bir burst...