41.BÖLÜM

1.4K 110 7
                                        

Havada asılı kalmış boğucu nemi rüzgarına bırakan saf bir sıcaklık pencereden sıyrılarak sertçe yüzüme çarparken gözlerimi dünyamı iki farklı renge boyayan, yağmur lekeli cama dikmiş, soyut bir tabloyu izliyor gibiydim.

Yeşil, kahverengi ve ardından tekrar yeşil.

Klimanın hafif uğultulu sesi sivrisinek vızıltısını andıran bir şekilde cılız ve rahatsız edici bir tınıyla ortama yayılıyor, bileklerimin en üstünde hafif bir üşüme hissi bırakarak geriye doğru ilerliyordu.Arabanın hızını, geçen zamanı veya nerede olduğumuzu tam olarak kavrayamıyordum.Zihnim büyük ve yıkıcı bir depreme maruz kalarak ağır molozların altından can çekişerek gün ışığına ulaşmaya çalışıyor gibiydi.Krem deri koltukların yalayıp sindiremeyeceği tek şey ise ortamda otoritesini kurmuş katı bir ölüm sessizliğiydi.

Mümkün olabilecek en sessiz şekilde derin bir nefes alarak bakışlarımı puslu camdan çektim, başımı hafifçe sola doğru yatırarak gözlerimi hemen önümden hızla akıp giden beyaz şeritli gri yola çevirdim.Birkaç saniye sonra ise düz ve anlaşılamaz bir sertlikteki yüz ifadesiyle önüne serilen geniş yola kilitlenmiş Tuna’ya.

‘’Beni izlemeyi kes ve önüne dön.Gerçekten rahatsız oluyorum’’

Kendinden emin ve bir o kadar da sert sayılarak yankılan bu ses, düşüncelerim bedenimden uzaklaşmış ve hissizleşmişken kafama balyoz gibi inerek beni dünyaya geri döndürerek sersemleten ses oldu.Sinirin ve ciddiyetin son tonu.

‘’Üzgünüm, seni rahatsız etmek istememiştim.’’ dedim ve belli belirsiz bir şekilde omuz silkerek bakışlarımı tekrardan cama çevirdim.Bu sefer geri çekilecektim.

‘’Ne-ne bir saniye.Anlayamadım?’’ dedi ve şaşkınlığını sesine yansıtarak kibirle tek kaşını kaldırdı.

‘’Tekrar söylemem hoşuna mı gidecek Tuna, yalnızca bir daha olmayacağını söyledim ve bitti.’’ dedim ve kestirip atan bir tonla göz devirerek bakışlarımı tırnaklarıma çevirdim.

‘’Sen ne dediğinin farkında mısın?’’

Başımı yavaşça yüzüne doğru çevirdim, şaşkınlık ve içe gömülmüş bir sinirle bir bana bir de yola odaklanmış simaya olabildiğince düz bir şekilde bakarak omuz silktim.Küfür etmemiştim, yalnızca alttan almaya çalışarak basit bir özür dilemiştim.Gerçekten bunda bu kadar abartılacak bir şey var mıydı?

‘’Ne dediğimin farkındayım ve bunda şaşırılacak herhangi bir şey göremiyorum.Bende özür dileyebilirim, bende geri adım atabilirim, bende pişman olabilirim.Bunda yargılayacak hiçbir şey yok.’’

Baygın ve gözkapaklarımın gazabına uğramış gözlerimi yoldan ayırmadan Tuna'yı yok sayarak birkaç hafta ilerisini düşünmeye çalıştım.Gidiyordum, artık benim için bu yorucu İstanbul yolculuğu sona ermişti ve neyim varsa toplayıp gidiyordum.Savaş abimin askerliğe çağırılmasıyla Ayşe annem köyde tek başına kalmış, geçen ay ne eşyası varsa toplayarak Aydın’a, hayatta kalan tek akrabasının yanına yerleşmişti.Söylediğine göre görümcesi fazlasıyla sıcakkanlı ve yalnızdı.Heyecanlı ve ara sıra tekleyen sesiyle çok iyi anlaştıklarını ve ne zamana kadar isterse de orada kalabileceğini söylemeyi  ihmal etmemişti.

Yani bu da, temsili ve boğucu karne dağıtımından sonra alabileceğim herhangi bir otobüs biletinin gelecek hayatımı büyük ölçüde değiştirebileceğini simgelemeye yetiyordu.Bunu bildiğim halde, kolayı seçmek gibi bir alternatifim olduğu halde ne diye kendimi bunca paralamış, bir şeylerin farkına varmalarına çalışmıştım ki? Sonuç zaten başarısız olacaktı, kimse ne yaptığının asla farkına varamayacak, avuç içi sürtünen yalnızca ben olacaktım.

BESNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin