Saat 6ta uyanmıştım. Yani uyanmak derken yataktan kalkmaktan bahsediyordum yoksa saat 4te uykum bölünmüş,bir daha uyuyamamıştım. Ama uyuyamamam da normaldi. Bugün yeni hayatımın ilk günüydü!
Siyah kadife bir pantolon ve krem rengi boğazlı bir kazak hazırlamıştı Ayşe annem bugün için. Kıyafetlerimi giydikten sonra banyoya geçtim ve yüzümü yıkadım. Saçlarımı geceden kalan örgüsünü açıp tekrar ördüm.Odama son kez dikkatli bir şekilde baktıktan sonra küçük çantamı alıp kapıyı kapattım.
Salona girip çantayı koltuğa bıraktım. Herkesin benden önce kalkıp hazırlandığını fark ettim. Ayşe annemi,görmeyi alışık olduğum desenli şalvarlarından biriyle buldum. Ama bu seferki daha özenli seçilmiş gibiydi.
''Günaydın'' deyip masaya oturdum ve sessizce kahvaltı yaptım.
Masayı toplamayı bitirdikten birkaç dakika sonra kapı çaldı. Kolumdaki saate baktım ve saatin 6:50 olduğunu fark ettim. Zaten saat 7de geleceklerini söylemişler, önceden gelecebileceklerini de eklemişlerdi.
Kapıyı açtığımda gülümseyen 2 yüzle karşılaştım. Ayten hanım ve Murat hocaya ''günaydın'' dedim ve Ayşe annemin gelmesini bekledim.
'' Sanada günaydın Besnacım. Hazırsan hemen çıkalım 1 saat havaalanına yolumuz var ve buzlanmayı hesaplarsak 1 buçuk. Ayşe annen nerde?''diye sordu Ayten hanım. Her halinden buradan bir an önce kurtulmak istediği belliydi.
''Gelir şimdi,ben içeri geçip hem onu çağırayım hem de valizimi alayım '' dedim ve içeri girdim. Bu sırada Ayşe annem çoktan kapıya ulaşmış muhabbete başlamıştı. Eşyalarımı alıp çıkarken arkama dönüp baktım ve duvardaki annem ve babamın resmine gülümseyip dışarı çıktım.Herkes arabaya doğru giderken ben Savaş abime sarıldım.Benim konuşmama izin vermeden söze kendi başladı.
'' Sen benim hep miniğimsin sakın bunu unutma. Ve eğer benden başka erkeklere böyle sarıldığını görürsem ya da öğrenirsem o bacaklarını o okulunun duvarlarına çivilerim. Şimdilik bunlar yeterli sana. Hep telefonunu bekleyeceğiz hayırsızlık yapmayasın.'' dedi ve yanağımı öptü.
'' Sizi çok seviyorum,Ayşe annem sana emanet. Bilirsin onun aklında hep çok düşünce dolaşır,beni düşünüp üzülmesin. Ben iyi olacağım bunu hatırlayın"' dedim ve kızarmış yanaklarını öptüm. El sallayıp arabaya bindim.
Ayşe annem ve Ayten hanım arasında geçen ''nerelisiniz''muhabbeti hariç yolculuk sessiz geçmişti. Yaklaşık 1,5 saat sonra havaalanına geldiğimizde inip valizlerin taşınmasına yardım ettim ve Ayten hanımın peşine takıldım. Biletlerimizi aldı ve kapılardan geçmemizi sağladı. Yukarıdan bir kadın 'Uçağa gidiniz' diye mikrofona konuştu ve bizde ayaklanıp ,tünel tarzı gri bir şeyin içinden uçağa girdik.
Uçak havalandığında çıkan seslerden Ayşe annemin elimi sıkmasıyla ikimizin de korktuğunu anladım. Kafamı kaldırıp Ayten hanım ve Murat hocaya baktığımda dergi tarzı bir şey okuduklarını fark ettim. Ayten hanım dönüp bana fısıldadı.
''Gözlerini kapa uyumaya çalış daha 2 saat yolumuz var'' dedi ve gülümsedi.
Camdan dışarı bakıp evlerin birer karınca gibi görünmesini izledim. Ve yaklaşık 2 saatin sonunda o ses yine duyuldu.. 'Uçağımız İstanbul Atatürk Havalimanına inmiş bulunmaktadır. Bizi tercih ettiğiniz için teşekkür ederiz''
***
Uçaktan indik ve bir bandın etrafında valizleri beklemeye başladık. Valizlerimizi 20 dakikanın sonunda alıp dışarı çıkmıştık. Hava birden yüzüme çarpmış, gözlerimi yakmıştı.İnsanların kimi etrafta telaşla valizlerini çekmeye çalışıyor, kimi taksi çevirmekte zorlanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BESNA
ChickLit"Burs" Fransızca kökenli, 4 harfli ve dilimize yakın yıllarda girmiş yabancı bir kelime. Ne kadar masum ve basit duruyor değil mi? Ama şöyle bir sorunumuz var ki, eğer bu kelimeyi basite indirger 'aman be ne varmış bir burst...