"Seni nasıl sevdiysem öyle kal,değişmek mevsimlere mahsus.."Mutluluk,parmaklıklar ardında olan birisinin özgürlüğe kavuşması gibiydi veya bir kafeste olan kuşun dışarıya çıkmak istemesi gibi..Bir o kadar uzak bir o kadar imkansız..
Denedim aslında ama olmadı.Mutlu olayım,bir kere de ben bunu başarayım dedim.Engellediler.Başkalarını gördüm,güldüler.Hem de kahkaha atıllar.Bende denedim,denemek istedim.Tebessüm bile edemedim.Sanki bana gülümsemek yasakmış gibiydi..Hep özendim onlara.Gidip'Bu şekilde gülümsemeyi nasıl başarıyorsunuz?'diye sormak istedim hep.Buna bile cesaret edemedim.Korktum yalnızca.
Gün gelir ben de gülümserim diyerek geçirdim hep yıllarımı.Beynimden geçen binlerce düşüncenin arasında en parlak olanı buydu sanırım.Ama şunu anladım..İstesem de gülemezmişim.Yıllar geçse de kabuk bağlanmayacak yaralarım vardı benim,acı çekerken gülümseyemezdim.Nedeni buymuş meğerse.Sevdiklerimin bende bıraktığı yaralarmış.Nefes alırken daralan göğüs kafesim,artık ağrısına bağımlılık kazandığım başım,hepsi sizlerden kalan hatıralardı..
Ama bir yanda alemlerin Rabbi vardı.'Göğsünün daraldığını biliyoruz,sabret.Allah sabredenlerle beraberdir'diyordu.Böyle güzel bir ayete içi ısınmayacak insan yoktu.Biliyordu,darda olduğumu..aynı zamanda yanımda olduğunu da.
Yaratıcımızın mükemmeliğine hayran kalmamak elde değildi.Bu düzen,bu döngü..Herşeyin bir sebebi vardı.Herkesin bir yaratılış amacı vardı..Allah'a yönelmemiz gerekirken dünyevi meselelerle kendimizi boğduğumuz için bu durumdaydık.Mutsuzduk..Sonumuzu düşünüyorduk hep.Bizi yaradanın sonsuz olduğunu unutarak..Oysa ki Rabbimize yönelmemiz zor değildi..Elimizi uzatsak yeterdi aslında..Şu çöplükten farkı olmayan hayattan kurtularak Allah'a yönelmekti tüm mesele..
Elimdeki Kur'an'ı Kerim'i kapatarak dolaba yerleştirdim.. pencereden dışarıya baktım.Hava aydınlanmaya başlamıştı.Dünkü geceden sonra uyku tutmamıştı bende elime yol göstericimi alıp pencere kenarında saatlerce ruhumu dinlendirmiştim..
Araftaydım..Seviyor mu sevmiyor mu düşüncesi beynimi kemiriyordu.Belki seviyorum demese de bunu gösteriyordu..Ama.. neden yıllar sonra?Neden bir karşılaşmanın eşiğinde?Seven adam durabilir miydi yerinde?Dağ taş demeden arar bulur, yanından ayırmazdı.Ömer farklıydı..Yıllar sonra sanki her zaman görüyormuş gibi konuşabiliyordu.Bu da insana basitlik hissi veriyordu.Onun gözünde basit bir kızdan mı ibarettim?
Sesli bir nefes bırakarak ellerimi yüzüme sürdüm.Uykum vardı ama başımı yastığa koyunca gözlerim fal taşı gibi açılıyordu.Yaren'e dönüp baktığımda yatağımda gelişi güzel uyuyordu.Güzeldi..Sarı saçları ipek gibi yumuşacıktı.Kocaman kahverengi gözleri ve düz çizgi halindeki kaşları daima ön plandaydı.Bakan bir daha bakıyordu.Lakin erkekler ona yaklaşmaktan korkuyordu.O da bu durumu kimse beni sevmiyor olarak biliyordu.Gülümsedim..haşarı erkek çocuklarından farksız değildi.
Boş boş oturmakla zamanın geçmeyeceğini anladığımda silkelenerek ayağa kalktım.Kapının arkasına astığım feracemi gördüğümde uçlarına baktım.Çamurları kurumuştu.Elimi dokundurdum yavaşça.Dünün izleri vardı.
İyice delirdiğimi düşündüğüm vakit odadan çıktım.Ciddi anlamda bu adam bende akıl bırakmıyordu.Sabah akşam onu düşünerek kendime eziyet etmekten başka birşey yapmıyordum.Mutfağa geçip kahvaltı hazırlamaya başladım.Dolaptan biberleri çıkarıp doğradım,soğanıda aynı şekilde.İkisini de tavada kızartırken domatesleri hızlıca bıçaktan geçirdim.Onları da tavaya kattıktan sonra tuzunu ekleyip kapağını kapattım..Aslında güzel yemek yapardım ama kafama estiği zamanlara özeldi bu.
Herşeyi hazırladığımda masaya baktım eksik var mı diye.Şekerliği de koyduktan sonra kalan bulaşıkları makineye yerleştirip çıktım mutfaktan.Babamı lavabodan çıkarken gördüğümde gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarım Kalan Sevda
Spiritual"Kalp dediğin bilir imkansızlık şiirini de ya gözlerim? Gözlerim en yaralı yerim benim.Gözlerim gözlerinsiz kalınca ben sabahı nasıl ederim? Kararmaz mı bütün dünyam bir ömür? Ya nasıl öğreteyim sendeki imkansızlığımı ellerime? Bir an bile kavuşamay...