24."Şehit."

596 36 9
                                    


"Pencereden baktığınızda güneşi esirgemiyorsa gökyüzü,birileri bedelini ödediği içindir."

Yaşam ve ölüm..Kaşla kirpik arası bir mesafedeydi.Bıçağın kemiğe dayanmasıydı..Acıydı.Kan kustururdu haberi.Bir de giden gençse..Toy ise..Daha gözünü açamamış bir yiğit ise..

Yumruk yaptığım elimin ayasına tırnaklarım batıyordu.Acıyı hissetmiyordum..Bağırmak istiyordum.Bağıra bağıra ağlamak istiyordum..Ölümün bir parçası olmak acımı yaşamama dahi izin vermiyordu.Ömer'e söyleyememek,kardeş bildiğinin ölüme gittiğini biliyordum ama senden sakladım diyememek yakıyordu yüreğimi.

Soluma döndüm ve Ömer'e baktım,sinirliydi.Yol boyunca yollardan alamadığı gözleri kanlıydı.Zehir gibiydi..O'nu tanımama rağmen ürkmüştüm bakışlarından.Karşısına düşman geçse ne silah ne de bir bomba kullanırdı.Bir bakışıyla yaralardı.

Telefon kapanmadan önceki bağırışları hâlâ kulaklarımdaydı."Nasıl!"diyordu."Nasıl haberim olmaz?!"diyordu.

Gözlerimden akan yaşlara yenisi eklenirken sertçe sildim.Hakkım yoktu ağlamaya,üzülmeye..Kahırlı annesinin hakkı vardı.Yüreği yaralı babasının,yarım kalmış kardeşlerinin hakkı vardı ağlamaya.Benim yoktu.Savaşa gittiklerini,can vermek için can almaya gittikleri söylemeyen benim yoktu.

Evimizin önüne gelince sert bir frenle durdu Ömer.Karanlık havanın ışıklandırdığı evin pencereleri içeride birilerinin olduğunu belirtiyordu.Koşar adım içeri giren Ömer'i takip ettim.Anahtarı olmasına rağmen evin kapsını dehşetle çalıyordu.Dümdüz olan elinin canını düşünmüyor,durmadan vuruyordu.

Kapı Mirza tarafından açıldı.Ve iki polis baktı birbirine.Ömrüm boyunca ne böyle bir bakış, ne de böyle bir acı paylaşma görmüştüm.Âdeta gözleriyle anlatıyorlardı içindeki yangınları.Küllerini birbirlerine gösteriyorlardı sanki..
İçeriye girince bir köşede duran Rabia'yı gördüm.Telefon konuşmamız kulaklarımda yankılanınca dişlerimle alt dudağımı sıktım.Eğer Ömer'e bildiğimi,ona söylemediğimi belli etseydim ömrüm boyunca beni affetmeyecekti.Haklıydı,kardeş bildiği gitmişti..

Rabia ile sarılmamız biterken arkamı döndüm.Birbirlerine sıkıca sarılan iki polis,iki asker,iki vatan sevdalısı..İki dağ yıkılmıştı.Toz dumana karışmıştı ortalık.Yüreklerinde ki acı arş-ı alâ'yı titretmişti.Bütün yırtıcı kuşlar feryat etmiş,gök yarılmıştı..Bir ruh gökyüzüne karışmıştı.Koca evren bilmişti,şehit vardı!

"Benim neden haberim yoktu!"dedi Ömer en yüksek sesiyle.

Mirza suçlulukla elini alnına götürdü.Simsiyah gözleri sisli dumanlar gibiydi.Saçları dağılmış,tutamlarının arasındaki kırmızı leke,yaralandığını belli edercesine tutunmuştu.

"Bilmeni istemediler."dedi derin nefes alırken.Ömer ayağının kenarında duran cam masaya sıkı bir tekme atıp"Lan ne demek bilmeni istemediler!"

Küçük masa tuzla buz olurken kulaklarımı kapadım.İlk defa böyle görüyordum.Düne kadar sinirinden şikayet ettiğim adamı ilk defa bu kadar sinirli görüyordum.

"Gizli bir görevdi."dedi Mirza gözlerini kaçırarak.O böyle yapmazdı.Mirza gözlerini kaçıracak biri değildi.Tanıdığım kadarıyla sözünün eri bir adamdı.Asla birinin gözlerine bakmadan konuşmazdı.Neden böyleydi..

Rabia'ya döndüğümde kafamı 'neler oluyor' anlamında salladım.Bilmiyorum dercesine işaret yaptığında korkuyla adımladım.Ömer'e biraz daha yaklaşarak sakinleştirmek istedim.Tekrar yükselen sesini duyduğumda olduğum yere mıhlandım.

"Hayırdır!Artık gizli görevlere çıkamıyor muyum?"

"Öyle bir şey değil.."

Ömer,Mirza'nın üzerine yürüyerek gömleğinin iki ucunu kavradı ve duvara yapıştırdı.Rabia'dan gelen 'Hıh'lama sesiyle ona döndüm.Korkuyordu.En az benim kadar korkuyordu.Birbirlerine zarar veren bu iki adamın deliliğinden korkuyordu.

Yarım Kalan SevdaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin