XLIV. TANRIÇANIN UYANIŞI

59K 3.8K 1.5K
                                    



İyi okumalar dilerim... 💙
Lütfen satır arası yorumları unutmayalım.

XLIV

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.





XLIV. TANRIÇANIN UYANIŞI

Lorde - Team
Billie Eilish - You Should See Me in a Crown

🏹

KUTSAL


Geçmişin kapıları aralandığında bir daha hiçbir kilit ona mühür vuramazdı.

Akın eden hatıralar insanın benliğini karartır, unutmak istenilen her şey aniden karşında hayat bulurdu. Mazinin acı bir tadı vardı. İnsanın dilini uyuşturur, midesini bulandırırdı. Benim geçmişim öylesine karmaşık ve zehirliydi ki benliğim hatırladığı her şeyden hastalık kapardı.

İnsanlar genelde beni tanıdığını düşünürdü fakat anlamalıydılar ki kendim bile kim olduğumu bilmiyordum. Kişiliğime ve kimliğime ait büyük boşluklar vardı çünkü unutmaya çalıştığım şeylerin listesi kalabalıktı.

Küçüklüğümden beri böyleydim. Hoşlanmadığım şeylerden kaçınır, burnumun dikine giderdim. Her daim istediğim tek şey, yeni bir sayfa olurdu. Elde ettiğim bütün temiz başlangıçları kirletmek ise benim lanetimdi. Bu huyumdan nefret ederdim. Ne zaman bir şeyler yolunda gitse benim gömmeye çalıştığım bir ceset gün yüzüne çıkar, hayaletler etrafımı sarardı.

Üvey babam ile büyük sorunlarım vardı. O beni her daim onarılması gereken, bozuk bir oyuncak olarak görmüştü. Onun bakış açısında ben zayıf ve güçsüzdüm. Saf bir sarışındım. Harcanabilecek bir hayattım. Öyle olmadığımı kanıtlamaya çalışırken kendimi parçalara ayırmıştım. Benliğim ile birlikte iyiliğimde un ufak olmuştu. Yine de bu sayede birçok şey öğrenmiştim. Herkesin güzelliğine kapılarak içindeki kötülüğü görmezden geldiği o kadın, bendim.

Yüzüm bir ışık kadar parlak, ruhum ise karanlık bir mahzenden ibaretti.

Okyanus gözlü adamım, bütün karanlıkları ışığım ile kutsadığımı söylerdi. Yanılıyordu. Ben siyahın içine iliştiren beyaz nokta değildim. Benim rengim siyaha çalan bir griydi. Diğer koyu renklerin yanında daha parlak duruyor gibi gözükse de aslında onlardan bir farkı yoktu.

Şimdi daha iyi anlıyordum ki başıma gelen bütün felaketlerin mimarıydım. Üvey babamla verdiğim psikolojik savaştan galip çıkamamıştım. Onun onurlu ve ahlaklı davranışlarına katlanamamış, işine verdiği değerin yarısını bana vermemesini sindirememiştim. Bu yüzden ümitsizce dikkatini çekmeye çalışarak, beni kurtarmasını umarak, kendimi o karanlık çukura atmıştım.

Ersay ile tanıştığımda kendime kötü bir çocuk bulduğumu düşünmüştüm. Serseri tavırlarına eklenen umarsızlığıyla kitaplardan fırlamış gibiydi. Onunla arkadaş olursam babamı delirtirim, her zaman olabileceğimi düşündüğü o işe yaramaz kadın olabilirim sanmıştım. Elde ettiğim tek şey ise, hiçbir şey olmuştu. Boşluğun içinde amaçsızca sürüklenen genç kadının arzuladığı yegâne dilek, onu sevebilecek insanların varlığını hissetmekti. Ersay ile yollarımız ayrıldığında onsuzluğun verdiği yalnızlıkla başa çıkamamıştım. Onun gidişi ve Eylül'ün sahte ölümü arasındaki zaman dilimin de bir yere ait olma ihtiyacıyla saçma yöntemlere başvurmuştum.

HARZEMŞAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin