1

7K 241 221
                                    

"...onu gördüğüm ilk an..."

GENİŞ, iki yana da sonsuz uzanıyor gibi görünen koridordan yürürken içimde bir sıkıntı vardı. Bir baş melek sizi görmek istediğini söylediğinde yüreğinizde olması gereken gibi bir sıkıntı... 

Özellikle siz hayatınızda hiç baş melek görmemiş bir çaylaksanız.

Genelde görev dağılımını eğitmenlerimiz, kıdem açısından bizden çok da uzak olmayan melekler yapardı. Bu yüzden göreve başlayalı henüz dört yıl olmuşken, bir baş melekle karşılaşmayı rüyamda dahi görmemiştim. Şimdi ne olmuş olabilirdi ki bir baş melek beni görmek istiyordu?

Bahçeye geri döneli henüz birkaç hafta olmuştu. Yeni görevimi beklerken bu boşluğun keyfini çıkarıyor, benimle birlikte boşa çıkan arkadaşların tuhaf hikayelerini dinleyip kendiminkini anlatmayı reddediyordum. 

Dört yıl önce eğitimim bitmişti ve ilk görevime atanmıştım. Çaylaklara verdikleri türden bir görevdi, çok uzun ömrü kalmamış birine korumalık yapacaktım. İlk seferde birine bu denli bağlanmayı beklememem dışında çok sıradan bir dört yıl geçirmiştim. Onu ölüm saatine dek korumayı başarmıştım ve eğitmenimin onayını almıştım. Şimdi biraz daha uzun bir göreve çıkmaya hazırdım ve yanımda daha kıdemli bir meleğin bana gözcülük yapması da gerekmeyecekti. 

Evet, ben çaylak bir koruyucu melektim ve görevim, üstlerimin bana verdiği talimatlar doğrultusunda atandığım ölümlüyü, kaderinde yazan ölüm anına dek canlı tutmaktı. Bunu yapmak zorundaydık, biz koruyucu melekler yani, çünkü tahmin edebileceğiniz üzere bir cennet olduğu gibi bir de cehennem vardı ve buraya ait yaratıkların, şeytanların insanları yoldan çıkarmak için bizden çok daha karmaşık, üzerinde çok daha fazla düşünülmüş taktikleri, yöntemleri vardı. İnsanları savunmasız bırakamazdık, oyunun adaletli oynanması gerekiyordu.

Koridorun sonundaki içi parlak bir ışıkla dolu gibi görünen mermer kemere vardığımda eğitmenim Gabo'yu beni bekliyor buldum. Yüzünde herhangi bir ifade yoktu, olmasını da beklemiyordum zaten. Yalnızca bana durumu birkaç cümleyle açıklamasını umuyordum fakat ben yanına gelir gelmez yüzüme dahi bakmadan arkasını dönüp kemerin içinden geçmiş, parlak ışıkla sarmalanıp gözden kaybolmuştu.

Onunla en son konuşmamda beni herkesin içinde azarlamış ve yerin dibine sokmuştu. Hala da bana kızgın gibi görünüyordu ve şimdi, daha önce gönlünü almadığıma pişmandım. Baş meleğin karşısında onun benim yanımda olduğunu bilmek bana biraz olsun güven verebilirdi; en azından ne söylemem gerektiğini bilir, ondan manevi bir destek alırdım. Fakat Gabo, bana açıklama yapma gereği bile duymamıştı.

Beni o olay yüzünden cezalandırmazlardı değil mi?

Koruyucu melek olarak bize öğretilen ilk kural, sorumlu olduğumuz ölümlüye bağlanmamamızdı. Ölüm vakti geldiğinde ondan soğukkanlı bir şekilde ayrılmamız gerekiyordu. Ona aşık olmaksa, asla affedilmeyecek bir suçtu ve bu yüzden kanatlarınızdan olur, Cennet Bahçesi'nden kovulur ve sonsuza kadar lanetli bir ruh olarak yeryüzünde dolaşır dururdunuz.

Düşerdiniz.

Benim yaptığım tabii ki bu değildi, bir ölümlüye aşık olmayacak kadar aklım başımdaydı. Yalnızca o genç kız ölürken, birkaç damla yaş akıtmıştım. Tüm olan buydu ve refakatçi melek bunu hemen rapor etmişti. Bu tehlikeli davranışım sonradan gelişebilir ve ölümlülere olan bağlılığım artar diye uzun bir nutuk dinlemek zorunda kalmıştım. Sonunda anlatmak istediklerini anlattıklarında, tehditlerinin üzerimdeki etkisini gördüklerinde ve yeminime ikna olduklarında beni bırakmışlardı.

Heaven in Hiding | StylesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin