25

1.1K 90 43
                                    

"...vaddilen cennet..."

SARMAŞ dolaş uyuduğumuzu ilk fark eden Harry oldu.

Muhtemelen benden birkaç saniye önce uyanmıştı. Kendimi öyle bulunca rahatsız olacağımı tahmin etmiş ve uyanmamı beklemek yerine kollarını benden çekmiş ve hızla yataktan kalkmıştı. Uyandığımı belli etmemiş ve tek gözümü aralayıp onu izlemiştim. Dün gece uyumak için aramızda hatırı sayılır bir mesafe bırakıp yatağa uzandığımızda gömleğinin üzerinde olduğuna yemin edebilirdim. Gömleğini yerden alıp gelişigüzel kafasından geçirirken Harry'nin de onun nasıl üstünden çıktığını hatırlamadığını yüzünden anlayabiliyordum. Ayakkabılarını giyerken yatağa oturmuştu. Bana sırtı dönük olduğundan gözlerimi özgürce açmıştım.

Bağcıklarını bağlamak için öne eğildiğinde gerilen omuzlarını boş boş seyrettim. Ayağa kalktığında korkup gözlerimi yeniden yumdum. Odanın içindeki ayak sesleri uzaklaştı ve sonra kapının açılıp kapandığını duydum.

Geri döndüğünde ben de yataktan kalkmış, ayakkabılarımı giymiştim. Beni uyanmış görünce, "Günaydın." dedi hemen. İçeri girip arkasından kapıyı kapattı. "Neredeyse öğlen olmuş." Odadaki tek pencereyi açmak için yanımdan hızlı adımlarla geçti.

"Çok yorulmuş olmalıyız," dedim. Tüm gece bir kereliğine bile uyanmamış, deliksiz bir uyku çekmiştim. Gerçekten de birbirimize sarılıp uyuduysak aynı durumun Harry için de geçerli olduğunu sanıyordum. Küçük pencereden dışarıya göz atarken bu vakte kadar uyumuş olmamız hakkında hiçbir yorum yapmadı. Sonra bir eli pencerenin pervazına dayalı halde bana döndü.

"İyi uyudun mu?" diye sordu.

Başımı salladım. "Evet. Ya sen?"

Dudaklarını ıslatıp gülümsedi. "Uyuduğum en iyi uykulardan biriydi."

Ayaklanıp önceki gece uyumadan katanamı koyduğum yere gittim. Onu dolabın hemen arkasına saklamıştım. Kılıcımı sakladığım yerden çıkarırken Harry pencerenin önünden çekildi. Yatağın gıcırdamasından oturduğunu anladım.

"Odaya kahvaltı çıkarmak yasakmış."

"Hay aksi," dedim öylesine. Karnım henüz aç değildi. Yine de Harry'nin kapıdan elinde bir kahvaltı tepsisiyle girdiği ve birlikte sıcak yatağın için karnımızı doyurduğumuz hayali içimi kıpır kıpır etti.

"Aşağı inip bir şeyler atıştırabiliriz."

"Vladimir hala burada mı?" Bu sefer ben pencereye doğru ağır ağır yürüdüm.

"Onu görmedim ama hanın sahibi hala odasında olduğunu söyledi."

Omzumu pencerenin yanındaki duvara yaslayıp dar görüş açıma girip çıkan üç beş insanı seyretmeye başladım. Biraz sonra Harry karşıma geçmiş, aksi yönde ne varsa onu izliyordu. Arada sırada da beni.

"Şu ayin meselesi," diye çıkardı ağzındaki baklayı.

"Seni götürmeyeceğim. O kadar." dedim hemen.

"Sana söylediğim şeyi hatırlıyor musun?" Kısa bir süre cevap bekledikten sonra devam etti. "Düşmüşlerin evinde. Gölde saldırıya uğradıktan sonra."

"Hatırlıyorum." diye mırıldandım. Yine de söylediklerini gözlerimin içine bakarak tekrar etti.

"Senin gardiyanın olacağımı söylemiştim. Bundan böyle senin beni koruduğun gibi benim de seni koruyacağımı söylemiştim. Hatırladın mı?"

Bununla nereye varmak istediğini bildiğimden gözlerimi günlük işlerle uğraşan insanlara çevirdim. "Evet," diye kabul ettim.

"Bu işte birlikteyiz, Iza. Birbirimizi koruyacağız." Uzandığını görmediğim için elimi tuttuğunda irkildim. "Biz bir ekibiz." Parmaklarını benimkilere geçirdi; elim onunkinin içinde ufacık kalmıştı.

Heaven in Hiding | StylesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin