6

2.3K 187 108
                                    

"...Harry notaları karıştırdı..."

KENDİMİ bildim bileli ilk defa o gece uyuyabilmeyi diledim. Derin uykusunda Harry o kadar huzurlu görünüyordu ki sanki o yaşananlar hiç olmamıştı, hepsi kötü bir hayalden, yanılsamadan ibaretti. Onun bu yapabildiğini, uyuyabilmesini çok kıskandım.

Çünkü onun için bu bir kaçış yoluydu. Zihnini kapatıp kendisini rüyalarda kaybedebiliyordu. Sorunlarını birkaç saatliğine de olsa arkasında bırakıp iç rahatlığıyla her şeye arkasını dönüyordu. Normalde, onu izlemek de çok keyifli olsa da, onu yanımda hissedebilmek için ben de onun rüyalarına dalardım. Kabuslarını kovar, ona renkli hayaller verir ve Harry'nin onları muhteşem rüyalara dönüştürmesine yardım ederdim. 

Birlikte, onun zihninde yeni bir dünya inşa ederdik. 

Böyle zamanlarda Harry asla uyanmak istemezdi.

Asla uyanmasını istemezdim.

Fakat uyandığında, ki her zaman, eninde sonunda, uyanıyordu; bu rüyaların hiçbirini hatırlamazdı. Derin bir uyku uyuduğu için mutlu olduğunu varsayar ve rüyalar hakkında derinlemesine düşünmezdi bile. Biraz düşünse, kendisini hatırlamak için biraz zorlasa beni de hatırlayabilirdi belki de. Kanatlarıma tutunup uçsuz bucaksız okyanusların üzerinden uçtuğunu, yükseklere, çok yükseklere çıktığını, ayın üzerine konup dünyayı izlediğini anımsardı; mutluluktan ağladığını, gözyaşlarının yıldızlara dönüştüğünü...

Bunları gözünün önüne getiremese bile o anlarda hissettiklerini hafiften duyumsayabilirdi belki de. Ama Harry hiçbir zaman dahil olduğum rüyalarını hatırlayamadı. Belki de bu ilahi bir kural, bir yasaktı. Elimizde olan bir şey değildi, onun elinde olan bir şey değildi. Bizi aşan sınırlarla birbirimizden ayrılıyorduk. Gerçek olmayan bir boyutta hayallerimiz birbirine karışıyordu; onları yalnızca benim hatırlamamsa, onların yalnızca benim gerçeğim olmasıysa bana verilen bir cezaydı. Onun rüyalarına girmek demek duygusal bağ demekti. Bu da en büyük yasaklardan biriydi, fakat yakalanmadığınız sürece anlaşılamadığından bu yasağı korkusuzca deliyordum. 

Ayrıca gerçek bile değildi. Fiziksel olarak. 

O gece de, Harry huzurla uyurken, yine onun rüya alemine dalmak istedim ama bu sefer etrafta tehlike vardı ve benim tetikte olmam gerekiyordu. Gerçekliğe katlanmam, dahası ne olduğunu bilmediğim o tehlikeye karşı uyanık kalmam gerekiyordu. 

Güneş doğarken Harry'nin penceresinden dışarı bakıp André'yi düşündüm. Ona ne olduğunu deli gibi merak ediyordum. Seraphimlere ne olduğunu? O asi seraphime ne olduğunu? Hepsini arkamda bırakıp umursamadan oradan kaçmıştım. Oraya dönmem gerekiyordu ama Harry'i yeniden, göz göre göre tehlikeye atamazdım. Onun yanından ayrılamazdım. Onu beraberimde oraya sürüklememse söz konusu dahi olamazdı. 

Kaldırımlar insanlarla dolmaya başladığında Harry'nin zihninin uyandığını hissettim ve onu korkutmamak için odanın daha karanlık kalan bir köşesine sindim. Her zamanki gibi önce yorganı üzerinden attı ve kollarını yukarı kaldırıp gerindi. Sağına doğru dönüp bir elini yanağının altına sıkıştırdı, gözlerini beni görene kadar odanın içinde dolaştırdı. 

"Demek gerçeksin." diye mırıldandı. Yeni uyandığından sesi çatallı geliyordu, dudakları kurumuştu ve gözleri mahmur mahmur bakıyordu. "Birdie."

Korkmadığını, aksine varlığımı artık tamamen kabullendiğini anladığımda yavaşça ışığa doğru ilerledim. Gözlerini daha çok açıp beni seyrederken hala rüyada gibi; "Rüyamda seni gördüm." dedi. Bunu duyunca saçma bir şekilde önümde duran masaya çarpıp sendeledim. 

Heaven in Hiding | StylesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin