12

1.5K 125 33
                                    

"...hep senin meleğindim..."

ANDRÉ sabaha doğru çıkmıştı. Yanındaki gönüllü birkaç düşmüşle birlikte, bunların arasında Eilen de vardı, Euriel'in izini sürecek, ondan haber almaya çalışacaklardı. Önceki gün yaptığımız tartışmalar sonrasında bizim sorunumuzun çözümünün de Euriel'de olduğu konusunda hemfikir olmuştuk. Yine de hiçbir ipucu bulmadan onun peşine düşmek ahmaklık olurdu. Bu yüzden André bizi geride bırakıp tehlikeyi bir kez daha kendisi göğüslemişti.

Bir önceki akşam, tüm o konuşulanların sırtımıza yüklediği yükle yorgun argın eve, geçici evimize geri döndüğümüzde ilk kez açlık hissediyordum. André bunu, benim kadar surat ifadelerine yansıtmasa da onun da işaretlendikten bu yana bir şeyler yemeyi akıl ettiğini sanmıyordum. Uzun süredir artık melek değildik ve vücudumuz artık insanı gereksinimlere ihtiyaç duyuyordu. Harry bunu anladığında yüzünde sıcak bir gülümsemeyle mutfağa yollanmış ve hiç sesini çıkarmadan bize yiyecek bir şeyler hazırlamıştı. Hep beraber mutfak tezgahına kurulduk.

Harry'nin hazırladığı tacolardan bir ısırık alınca, neden onun, bunlardan yerken o garip sesleri çıkardığını anladım. Kendimi rezil etmemek için dilimi ısırdım ve tüm o tuhaf sesleri çıkarmamayı başardım. Harry dolapta bir dolu hazır yiyecek olduğunu söyledi. Tek yaptığı tacoları fırında ısıtmak olmuştu, yine de ona minnettardım. André'nin de öyle olmasını dilerdim ama o, birkaç büyük ısırıkta yemeğini bitirmiş, teşekkür bile etmeden yatmaya gitmişti.

"Yediğin ilk şeyin hazır taco olmasını istemezdim," demişti Harry. "Keşke kapkek yapacak malzemeler olsaydı."

Hazır olması filan umurumda değildi; çok açtım fakat buna rağmen yemeğimi keyfini çıkararak yedim. İlerleyen saatlerde ise insan vücudunun başka gereksinimlerini görmem gerekti; buna alışmak zor gelse de kendimi, buna çoktan alışmış bir kasaba dolusu düşmüş meleğin arasında olduğumu söyleyerek avutuyordum. 

Uykumdan evdeki sesler yüzünden uyanmıştım. Koridora çıktığımda André karanlıkta ıslak saçlarını kuruluyordu. Sesini kısmaya bile gerek duymadan bir grupla Euriel hakkında bilgi toplamaya gideceklerini anlatmıştı. Evden çıkıp gitmeden önce bana da bir duş almamı öğütlemişti. Şaşırtıcı derecede rahatlatıcı olduğunu da eklemişti. O gittikten sonra, Harry'nin de hala uyuyor olmasını fırsat bilerek banyoya girip kapıyı arkasından kilitlemiştim. Büyük boy aynasının önünde üzerimdeki kıyafetleri çıkarırken kendime cesur olmayı emrettim ve gözlerimi kapatmadım. 

Aynadaki yansıma bana çok yabancıydı; bir başkasını izliyormuş gibi mahcup oldum, kollarımı önümde bağladım ve başımı eğdim. Çıplak ayaklarıma baktım, soğuk fayansa bastığım için üşümeye başlamışlardı. Saçlarım kollarımdan aşağı, göğüslerimin üzerine döküldü ve onların tenimde yarattığı his tüylerimi diken diken etti. Kaslarım hem üşümüş olduğumdan hem de bu tuhaf hislerden dolayı kasılıyordu. Tüm bunlar alışık olduğum şeyler değillerdi. 

Soğuktan iyiden iyiye titremeye başlayınca aynanın karşısından zorla ayrıldım ve duşun altına girip fazla düşünmeden suyu açtım. Üzerime birden boşalan soğuk su çığlık atmama sebep oldu, sonra ağzımı iki elimle kapattım. Harry'nin duymamış olmasını umut ederek suyu ayarlamaya giriştim fakat doğru ısıyı bulana kadar dişlerimi dudaklarıma geçirdim ve ilk kez kendi kanımın tadını aldım. Suyun sıcaklığı ideal dereceyi bulduğunda bir süre öylece durup üşüyen vücudumun, neredeyse donmuş parmaklarımın ısınmasını bekledim. 

Temkinle elime biraz şampuan döktüm, sonra onu saçlarıma sürdüm. Saçlarımın köpürmesi bir saniyeyi bile bulmadı ve parmaklarımın arasında köpükleri hissedince elimde olmadan kıkırdadım. Daha çok şampuan sıkıp, kollarımı, bacaklarımı, ellerimin ulaşabildiği her yanımı köpürttüm ve bunu yaparken öyle çok eğlendim ki kendimi kahkahalarla gülüyorken yakaladığımda orada benden başka kimse olmasa bile çok utandım ve ciddileşmeye çalıştım. 

Heaven in Hiding | StylesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin