Sana İki hafta... Tamı tamına iki hafta olmuştu ona veda edeli. Onunla konuşmuyordum sadece Momo'nun söylediği şeylerle haber alabiliyordum. Başka bir şehre taşındığını, başka bir okula başladığını ve telefon numarasını değiştirdiğini söylemişti. Babası her gün arkadaşına benim numaramı kaydedip kaybetmediğini kontrol ettiriyormuş. Kendimi bilmem kaç defa böylesinin onun için daha iyi olacağına inandırmaya çalışmıştım. Bu hafta içerisinde bilmem kaç defa Changwon'a bilet alıp sonra onu iptal ettirmiştim. Zilin çalmasıyla kendimi onun için iyi olduğunu ikna etmeye çalışan düşüncelerden kurtulup kitaplarımı topladım. "Sana?" "Hm?" dedim kitaplarımı toplamaya devam ederken. "Bizim kızlarla bu akşam bir şeyler yapacağız. Sen de gel." Çantamı toplamayı bitirince kafamı kaldırıp Momo'ya baktım. "Siz gidin. Ben yokum." "Hadi ama Sana. Deve kuşu gibi kafanı kuma gömme." "Deve kuşu gibi kafamı kuma gömmüyorum sadece hiçbir şey yapasım yok." "Kafa dağıtmış olursun. Pizzacıya gidicez daha sonra ayyaş gibi Seoul sokaklarında dolanıcaz." dedi ve gülümsedi Momo. "Bilmiyorum." "Gelirsin gelirsin." Kafamı çevirip Tzuyu'ye baktım. O olaydan sonra Tzuyu bile benimle samimi olmaya çalışıyordu. "Bilmiyorum. Akşam size haber veririm tamam mı?" "Oley!" *** "Ben çıkıyorum." "Sana?" Yavaşça kafamı çevirip anneme baktım. "Konuşmadınız mı bu gün de?" Her gün bana Mina'yı soran anneme bu gün de kafamı salladım. "Hep babanın yüzünden oldu değil mi?" "Hayır anne. Eninde sonunda öğreneceklerdi." dedim bitkin bir şekilde. "Üzülme lütfen seni bu şekilde görmeye dayanamıyorum." Gözlerimin dolduğunu hissettim. Benim üzüntümü en çok yaşayan insan o değil miydi hep? "Pekala." dedim ve işaret ve baş parmağımı dudak uçlarıma koyup yukarıya doğru kıvırdım. Gülümsedi ve yanağımı okşadı. "Eğlenmene bak. Görüşürüz." "Görüşürüz." dedim ve dışarı çıkıp attıkları konuma doğru aylak aylak yürümeye başladım. Sürekli olarak bizim yanımızda sap kalan Jihyo'yu düşündüm ve gülümsedim. Bu sefer yalnız olmayacaktı. İçeri girmemle kızların büyük bir masayı kapladığını gördüm. Ciddi bir şey konuşuyor gibiydiler. "Selam kızlar." dedim ve Momo ve Nayeon arasına oturdum. "Ne konuşuyordunuz?" Nayeon Momo'ya ufak bir bakış attı ve gülümsedi. "Hiç. Dedikodu işte." Gülümsedim. "Kaç saattir sizin toplanmanızı bekliyorum. Açım ben hadi yemek yiyelim." dedi ve menüyü eline aldı. "Momo?" "Hm?" "Neden sürekli açsın annem?" "Neden bunu bana her gün düzenli olarak 300 kere soruyorsun Jungyeon." "Bilmem. Açsın çünkü." Jungyeon'un Nayeon'la olan tartışması geldi aklıma. Mina'yla ona destek olmamız. Mina... İki hafta olmuştu sanki üzerinden bir ömür geçmiş gibi geliyordu. Onu çok özlüyordum... "Ne alacağına karar verdin mi Sana?" O sırada garsonun masanın başında olduğunu ve herkesin bana baktığını fark ettim. Hızla menüye göz gezdirdim. "Umm... Patates kızarması ve...çikolatalı milkshake." "Momo sırf kendine büyük boy pizza ve onun yanında gelen şeylerden söyledi bu ona biraz hakaret gibi olmuyor mu?" dedi ve kıkırdadı Nayeon. Momo gözlerini kısıp ona döndü. "Tamam tamam...özür dilerim." dedi ve ellerini havaya kaldırdı Nayeon. Hafifçe gülümsedim. "Hayır... Bu kadar." "Zayıfladın Sana. Yakında sağlığını kaybedeceksin." dedi Jihyo benim için menüden bir şeyler bakarken. "Hayır gerçekten. Aç değilim." "Um... Pekala." dedi ve menüyü kapatıp garsona baktı. "Başka bir isteğiniz?" Momo ağzını açtığı anda Tzuyu araya girdi. "Yok." Momo dudağını büzerek Tzuyu'ye döndü. "Sen de bu gidişle sağlığını kaybedeceksin Momo." "Ya ben bu gün hiçbir şey yemedim ama!" dedi dudağını büzmeye devam ederken. Tzuyu yaklaştı ve Momo'nun dudağına bir öpücük kondurdu. Gözlerimi başka yere çevirdim ve ayağa kalktım. "Ben bir yüzümü yıkayayım." dedim ve lavaboya ilerledim. Ben giderken Nayeon'un sesini duydum. "Kız sevgilisinden yeni ayrıldı biraz birbirinizden uzak durun." Adımlarımı hızlandırdım ve lavaboya girip kapıyı kilitledim ve aynanın karşısında durdum. Gözümden düşen yaşla kafamı aşağıya eğdim. "Lanet olsun çok özlüyorum..." *** "İlk defa aylak aylak dolanıyorum etrafta." dedi ve kıkırdadı tren rayının üzerinde dengede kalmaya çalışırken Tzuyu. "Biz çok severiz böyle şeyleri." dedi ve bana baktı Momo. "Aslında Sana sever. Biz de peşine takılırız." Gülümsedim. Yazın neredeyse her günümüz bu şekilde geçiyordu. Çoğunda da kapıları çalıp kaçıyorduk. "Ayneen." dedi öbür tren rayından yürürken tek eliyle Jungyeon'dan destek alan Nayeon. "Chae ve Dahyun'un da böyle şeyleri sevdiğine eminim." dedi ve sırıttı Tzuyu. "Vay! Sizden beklemezdim çocuklar." dedi ve kollarını Chae ve Dahyun'un boynuna attı Jihyo. "Tabi lan onlar bir ara her gün gecelere akıyorlardı." "Ah evet. Beni barda onlar bulmuştu." dedi ve kıkırdadı Momo. Daha sonda bana döndü. "Ertesi gün de seninle ekşın yaşamıştık." Kıkırdadım. Şimdi olanların hepsi komik geliyordu. "Teşekkürler çocuklar. Mina olmasa bile siz yanımdasınız ve bundan dolayı çok şanslıyım. Sayenizde şu an daha iyiyim." "Sen iyi olacaksan her gece aylaklık yaparız yeğen ayıp ettin." dedi ve kıkırdadı Jungyeon. "Hem...hem o da hâlâ yanımda değil mi? Sadece başka bir şehirde ama beni seviyor başkasını değil." Birden bana gülerek bakan Momo'nun yüzü düştü ve öksürdü. "Umm... Şey... Sana bir şey söylemeliyiz sanırım." "Ne?" dedim gülümsemeye devam ederken. Yutkundu ve telefonunu alıp bir şeyler yaptı daha sonra bana baktı. "Ş-şey..." dedi ve telefonunu bana uzattı. Tereddütle telefonu aldım ve ekrana baktım. "N-ne? Ha-hayır..." Mina'nın profil resminde bir erkekle beraber yatağa uzanmışlardı.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Bu? Bu kim Momo?" "Babasının bulduğu sevgilisi sanırım." "O-olamaz değil mi? Neden bu şekildeler? Neden yataktalar?" "Bi-bilmiyorum." Gözlerimden dökülen yaşları yeni fark etmiştim. "Bu gece benim için yeterli." "Ne? Sana?" "Yeterli dedim!" diye bağırdım ve telefonu sertçe ona verip koşmaya başladım. Nereye gidiyordum ki? Kime? Babasına mı? Changwon'a mı? Sadece koşuyordum ama nereye gittiğim hakkında bir fikrim yoktu. *** Evimizin olduğu sokağa döndüğümde bitkin haldeydim. Sadece koşmuştum. Bacaklarımı daha fazla zorlarsam bayılacağımı anladığımdaysa eve dönmeye karar vermiştim. Bu kararda bile aklımda Mina vardı. Sokağın ortasından düşüp ölürsem üzülürdü değil mi..? Eve geldiğimde iki silüet gördüm. Birisi kapının bir yanına öbürü diğer yanına oturmuştu. Her şey o kadar bulanıktı ki... Kim olduklarını seçemiyordum. O sırada silüetlerden birini seçtim. O çocuk... Mina'nın sevgilisi... "Sen!" diye bağırdım ve çocuğun üzerine doğru yürüdüm. Öbürünün kim olduğuna bakmamıştım bile. En son hatırladığım çocuğun üstüne atladığımdı...
O fotoğraf montaj değil bu arada. Bambam gizli hesabına atmış ve Jyp gerçek olduğunu doğrulamış. Çok çirkin yorumlar vardı fotoğrafla alakalı belki görmüşsünüzdür:/ Bu arada bölüm çok iç açıcı değildi ama sonu efsaneydi kabul edin ckfj Yorum yapığğnnn:)) Seviliyonuz:)(: