46.Bölüm - Yazar Olmuş

722 57 20
                                    

Eylül kitabı evirip çevirip bakar, ama daha önce okuduğu bir kitap değildi. Kitabın ismi "Ondan Sonra" idi. Bir an Serkanın gönderdiğini düşünür ama tüm gün beraberlerdi zaten, kendisi verebilirdi. Sonra sayfalarını karıştırır, ön sayfada yazan yazıyı okur, el yazısıyla yazılmıştı...

"İşte benim hayat öyküm, kötü benliğimle, hatalarımla ve utançlarımla...
- Rüzgar"

Eylül sinirle kitabı karşı duvara fırlatır. Gürültüye kızlar da gelir...

Meral : nooldu canısı? Neydi o ses?

Eylül: gerizekalı! Utanmadan hala birşeyler gönderip duruyo..

Kader : kim? Rüzgar mı?

Eylül: kim olacak başka?

Meral : ne ki bu?

Eylül: kitap yazmış beyefendi... hayat öyküsü müymüş neymiş...

Cemre : yani... bilmiyorum ama sana aşık olamaz mı? Yani tamam yaptığı kötü birşey ama...

Kader : benim de aklıma geldi...

Meral : kızım, aşık zaten... aşık olmasa bu kadar peşinden koşmazdı... vay beee çocuk aşkından yazar oldu

Eylül: o da aşkı da batsın! Böyleleri aşık olmayı falan bilmez. Ben bir kez kandım, bir daha asla kanmam...

Kızlar odadan çıktığında Eylül yerdeki kitaba bakar. Kalkıp alır. Tekrar sayfalarını açar bir bir... bir önsöz vardı. O kısmı okur...

"Ben birini tanıdım, hayatı umursamadığım, insanları önemsemediğim bir zamanda hayatıma girdi o... çok tesadüfi bir şekilde oldu tanışmamız, aynı filmlerdeki gibi çarpıştık, onun üstüne elimdeki kahve döküldü, elim yanmıştı ama aldırmadım bile, gözlerim onun yeşil gözlerinde takılı kalmıştı. Hayatıma hiç girmemelilerdi dediğim bir grup arkadaş(!) ile iddiaya girdim, dedim ya kötü bir insandım ben, kimse umurumda olmazdı. İddia o güzel gözlü kızı tavlamaktı, şuan düşününce iğrenç birşey bu ama o zamanlar eğlenceli gelmişti, kabul ettim ve bizim de hikayemiz böyle başladı... İddiayı kabul ettiğimde nerden bilebilirdim ki o kıza sırılsıklam aşık olacağımı..."

Eylül gözyaşlarıyla okur kitabı... kızların içeriden sesleri gelince hemen kapatıp kaldırır...

Cemre : hadi Eylül, Güney'e gidiyoruz, sen de gel...

Eylül: istemiyorum, siz gidin

Meral, Songülle de arasını düzeltmek istiyordu ama biliyordu ki bu hiç kolay olmayacaktı... Eylül ise son konuşmalarından sonra Songülle tekrardan konuşmaya hazır değildi...

Hastaneye gitiklerinde Songül, Merale hiç de iyi davranmamıştı...

Songül: ulan senin ne işin var burda? Cici deden battı mı yoksa?

Meral: Songül, dur bi dakika... ben özür dilemeye geldim...

Songül : ulan senin gibi hırsızı affedebilir miyim ben?

Kader : tamam Songül... bırak noolur...

Songül : sen de affettin hemen dimi? Sen de Eylül gibi affettin hemen... ulan ben naapıcam bunlarla Güney?

Güney : boşver Songül, tamam sinirlenme hemen... yine tansiyonun çıkacak

Kader : nooldu ki?

Güney : geçen gün Eylüle sinirlenmiş, bi fena oldu, hemşireler tansiyonunun oynadığını söyledi

Cemre : ne var bunda anlamıyorum ki... çok abarttınız... sen de Eylül de...

Güney : neyse onu bunu bırakın da burdan çıkar çıkmaz bir parti istiyorum.. en büyüğünden... canısı sen anlarsın bu işlerden, sana bırakıyorum

Meral : parti benim işim...

Meral ile Kader bakışır...

Songül : başımızda dert yokmuş gibi bir de parti mi yapıcaz?

Güney : kocan kurtuldu, ne derdi kızım...

Songül : te Allahım yarabbim...

Güney : Serkan kardeşim nerde?

Cemre : bugün Eylülle hastaneye gitmişler onlar, ama sonra nerde bilmiyorum...

Eylül ise bu sırada merakına yenik düşüp kitabı okuyordu... bazı yerleri elindeki fosforlu kalemle çiziyordu...

" yine o kızı gördüm, onu sinir etmeye bayılıyordum. Gerçi böyle ters giderek onu nasıl tavlayacağımı bilmiyordum ama.....

ona yemeğe çıkmayı teklif ettim, kabul etti. Beni görmemesi karşılığında çıkmıştı bu yemeğe... arkadaşlarıma(!) benimle sözleştiğim kafeye gelmelerini istedim, başarmıştım, Eylül benim söylediğim yere gelmişti ve iddiayı kazanmıştım... onların gittiğini farkettiğimde Eylülü tanımak istediğimi farkettim, ona kendisini anlatmasını istedim, kendi utanç verici ailemi anlatmadan, sadece onu dinledim.... bana hayat hikayesini anlattı, hayatını rezil eden bir sapık vardı, ama o herşeye rağmen dimdik hayatta kalmıştı, güçlüydü hem de çok, ona hayran kalmıştım... o zamanlar sadece bir hayranlıktı benimki ama zaman geçtikçe farkettim ki , ben işte ona o gün aşık olmuştum...

Hakan, bizi kafede gördükten sonra elime tutuşturdu 5 bin lirayı... naapacaktım bu parayla hiç bilmiyordum. Zaten ihtiyacım yoktu... ertesi gün kendimi Eylülün bahsettiği kız yurdunda buldum... bana müdür yardımcısı olduğunu söyleyen bayan yurdu anlattı, bazı ufak tefek eksikleri olduğunu söyleyince birden elimdeki parayı uzattım, daha önce böyle birşey yapmamıştım, bağışmış bunun adı... gerçekten o eksiklikler için kullanırlar mıydı bilmiyorum, umrumda da değildi ama tek bildiğim, Eylül üzerinden kazandığım o parayı kullanmak istemediğimdi..."

Kalanların ArdındanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin