57.Bölüm - Yıkılmak

772 66 18
                                    

Eylül şaşırıp kalmıştı... Rüzgar, onu tanıdığı günkü haline dönmüştü... Kader haklıydı, Rüzgar uğraşmaktan bıkmıştı... şaşkınlıkla, yağan kara aldırmadan yürüdü Eylül... bir araba yaklaştı yanına, Eylül bakmamıştı...

Rüzgar : hava çok soğuk, gel evine bırakayım

Eylül: boşver, git

Rüzgar : hasta olacaksın, inat etme

Eylül: hayır.. git sen

Rüzgar arabayı durdurup Eylülün yanına gider, zorla arabaya bindirip kapıyı kilitler..

Rüzgar : kemerini tak!

Sert bir biçimde söylemişti, Eylül korktu ve emniyet kemerini taktı... eve geldiklerinde Eylül iner inmez Rüzgar basıp gitmişti...

Güney ise karısı için plan yapmıştı. İki gün sonra karısıyla evlilik yıldönümleriydi. Geçen yıl, bir söz vermişlerdi, o lüks restoranda her sene yemek yiyeceklerdi... Güney de o restoranda rezervasyon yaptı. Songül için sade ama şık bir yüzük seçti, gümüş yüzükten kurtulacaklardı...

Songül akşam herşeyden habersiz şekilde Güneyle televizyon izlerken telefonuna bir mesaj gelir...

Gönderen : Selin Hanım

Yarın sabah, benim eve bekliyorum, yalnız gel...

Songül şaşırmıştı, ama Selin kim bilir neler söylecekti...

Eylül, Kader ile sınıfa doğru yürürken konuşurlar. Daha doğrusu Kader anlatıyordu, Eylül ise dinlemeye çalışıyordu...

Kader : ..... işte ben de Cenke dedim ki, eğer evlilik kötü olsaydı Güney de evlenmezdi ama evlendi ve mutlu. Cenk de kabul etti söylediklerimi.. sence de haksız mıyım?

Eylül: hı hı

Kader : Eylül? Ne oluyo sana?

Eylül: ya kusura bakma Kader, dalgınım

Kader : neyse tamam... dün naaptınız Rüzgarla?

Eylül:hiç

Kader : nasıl hiç?

Eylül: öyle işte...

Rüzgar selam vermeden yanlarından hızlıca geçer...

Kader : selam bile vermedi... nooldu kavga mı ettiniz? Affetmedin dimi hala şu çocuğu? Bıktı haliyle...

Eylül susar... Rüzgar ilerde duran kızların yanına gider, bir süre sonra gülüşmeye başlarlar....

Kader : Eylül hadi gidelim...

Eylül: boşver... onun için ortam değiştirecek değilim...

Serkan da gelmişti yanlarına...

Serkan: Günaydın kızlar...

İkisi de cevap vermeyince Serkan, onların baktığı yöne doğru bakar, Rüzgarı ve kızları görür...

Serkan : hadi gidelim...

Kader : dün peşinden koşarken bugün nasıl yapar bunu ya?

Serkan : klasik Rüzgar işte...

Eylül: belki de haklıdır.. çok abarttım. Ağır konuştum biraz

Kader : nooldu ki?

Eylül: dün yüzükle geldi, evlilik teklifi etti

Kader & Serkan : ne?!

Kader : sen ne dedin?

Eylül, Serkana bakar...

Eylül: seninle evlenmem dedim...

Serkan gülmemek için kendini zor tutuyordu. Ama Eylülün yüzündeki pişmanlık ifadesini görünce gülümsemesi söner...

Eylül son kez gömülür kitabına.. son sayfalarını okuyordu artık...

" Ona kendimi yazarak ifade edebildiğimi farkettim. Yazdım ona, en derin anılarımı açtım ona, henüz kimseye anlatmadığım, anlatmaya cesaret edemeklerim... o ise beni tanıdıkça nefret etmesi gerekirken aksine bana yaklaşıyordu. bu kızı şaşırtmak, onunla onun çok ufak gördüğü şeylere şaşırmak hoşuma gidiyordu.

Onu sevdiğime inanması için ufak bir işaret bıraktım. Dövme yaptırdım, adı yazdırdım. Şaşkınlıkla beni izliyordu, mest olmuştu. Benim bütün hayatım o olmuş zaten, şu ufacık işaret neydi ki?

Ve bu masum kız, benim en başında yaptığım şerefsizliği öğrenir, bu masal burada biter.... geriye bileğimdeki yazı kalır...."

Songül de Selin hanımla konuşmak için evine gider, tedirgin şekilde zili çalar. Daha önce defalarca geldiği bu evde her seferinde azarlanmıştı....

Selin : hamileymişsin

Songül: evet..

Selin : o ne olursa olsun benim torunum...

Songül : teşekkürler Selin hanım... bir an kabul etmeyeceksiniz sanmıştım... Güney çok mutlu olacak

Selin : tabii ki, o benim oğlumun çocuğu sonuçta.. torunum..

Songül aşırı derecede mutlu olmuştu. Rahatlamıştı...

Songül : Selin hanım, teşekkürler

Selin : doğsun, o çocuğu alıcam ben...

Songül : ne?!

Selin : duydun işte... o çocuğu alıcam senden, torunum sonuçta. Ben bakıcam ona...

Songül : nasıl ya? Nasıl?

Selin : o çocuk seni haketmiyor... oğlumu da torunumu da senden kurtarıp seni beş parasız bıraktıktan sonra gideceğiz buralardan...

Songül şok olup evden çıkar... nereye gideceğini bilemedi... Güney'e nasıl söylerdi bunu? Daha doğmamış çocuğundan ayırmanın planları bile yapılmıştı..

Songül uzun uzun yürüdü, üşüyordu ama umrunda değildi...

Güney, Songülü aradı ama Songül cevap vermiyordu. Güney yeniden endişelenmişti, ya yine hastaneye gittiyse...

Güney, Serkan'a da haber verir, birlikte çevredeki hastanelere dağılıp Songülü aramaya başlarlar. Ama Songül hiçbirinde yoktu...

Songül kızlarla dertleşmek için okula gelir... bu işin içinden nasıl çıkacağını bilemiyordu. Okulda sınav haftası olduğu için dışarıda pek insan yoktu... Songül oturup beklemeye başladı... sonra sıkılıp dışarı çıktı, o sırada karnı ağrımaya başlamıştı ama aldırmadı... en son kampüste karşıdan karşıya geçerken birden yere yığılır, karnı feci şekilde ağrıyordu. Arabanın geldiğini görmesine rağmen hareket edemiyordu, hareket edecek gücü bulamadı kendinde...

Kalanların ArdındanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin