43.Bölüm - Affedilmeyenler

734 62 6
                                    

Eylül tam derse gidecekken Serkan engel olur...

Serkan : Eylül, iyi misin?

Eylül: ne kadar olabilirsem...

Serkan : yoksunluk mu çekiyosun? Bak, annemin tanıdığı bir doktor vardı...

Eylül: yoksunluk mu? Nasıl yani?

Serkan : yani kaç gündür kullanmadığın için...

Eylül: ne kullanmıyorum, anlamıyorum Serkan

Serkan: Rüzgar'ın verdiği hapları diyorum...nasıl kullanırsın Eylül?

Eylül : ne hapı? Rüzgar bana hap falan vermedi ki...

Serkan : koruma bana o şerefsizi... neler yaptığını biliyorum.

Eylül : evet nasıl bir insan olduğunu farketmem zaman aldı... ama bana hap falan vermedi.

Serkan : farkında değilsin demek ki... neyse hallederiz Eylül. Ben annemin arkadaşıyla konuşucam, zaman geçmeden ve kötü olmadan kurtarır seni uyuşturucudan...

Eylül : ne uyuşturucusu? uyuşturucu kullandığım falan yok! Nerden çıkartıyorsun bunu?

Serkan : Melis anlattı herşeyi, seni uyarmış kaç defa ama dinlememişsin kızı... böyle halüsinasyonlar gördüğünü söyledi sık sık. hem Sadri dedenin Abanttaki evindeyken de Rüzgarın sana hap verdiğini gözümle gördüm...

Eylül : Melis mi söyledi? Şimdi de bana mı iftira atıyor?

Serkan : iftira değil Eylül, sen ilacın etkisiyle doğruyu ve gerçeği ayırt edemeyecek hale geldin...

Eylül : bana inanmıyorsun, her zamanki gibi...

Serkan : inanıp inanmamakla alakası yok... sana çok değer veriyorum Eylül...

Eylül önce alaycı bir gülüş atar...

Eylül : değer veriyorsun demek.. bana kim inanıyor ki zaten? Annem bile inanmadı bana, kocasını ayartmaya çalışan biri olarak gördü beni hep, geldi bunu yüzüme söyledi... Ama bu Eylül herkesin her dediğine inanıyor. Rüzgara inandım kandırıldım, Kemale inadım defalarca tecavüzden zar zor kurtuldum, Merale inandım asıl torun Kader çıktı, Melise inandım aslında benden nefret ediyormuş, Cemrenin 'Serkanla aramda bir şey yok, asla da olmayacak' yalanına inandım kandırıldım, senin verdiğin onca söze, 'seni seviyorum'larına inandım aldatıldım... Yarın bir gün Kader de bir yalan söyler, ona da inanırım, aptalım ya ben...

Serkan : Eylül, ben tabii ki sana güveniyorum ama...

Eylül : sen mi güveniyorsun? Sana, o mesajı ben atmadım dedim inanmadım, o partiye sadece Cemre istedi diye gittim dedim inanmadın, Atakandan hoşlanmıyorum dedim inanmadın, Atakan sadece arkadaşım, sevdiğim için kaçmadım dedim yine inanmadın... eskiden çok üzülür ve alınırdım bana güvenmediğin için ama şimdi git sevgiline inan, zerre kadar umrumda değil Serkan...

Eylül, Serkanın cevabını beklemeden çekip gider. Hastaneye, onun hayatını kurtaran Güney'i ziyarete gider... Eylül, sessizce Songülün yanında beklerken doktordan güzel bir haber gelir sonunda. Güney sonunda bir gelişme göstermişti ve sonunda durumu yavaş yavaş iyiye gidiyordu. Ama o iyi hissettikçe Songül kendini kötü hissetmeye başlamıştı. Birkaç saat sonra yanlarına gelen kızlar da bunu farketmişti...

Kader : senin neyin var Songül? Güney iyi işte, senin de iyi olman gerekmiyor mu? Çok moralsiz duruyorsun...

Songül : midem yanıyor ya, ben de anlamadım... Güneyin zoruyla birşeyler yedim, o mu dokundu acaba?

Cemre : belki de olabilir...yorgun görünüyorsun hiç uyumuyor musun?

Songül : benimle uğraşacağınıza Eylülle uğraşın siz. Şu surata baksanıza, sanki zorla getirilmiş gibi...

Eylül : zorla değil, ben istediğim için buradayım, kardeşime destek olmaya, arkadaşıma bu zor günlerinde yanında olduğumu hissettirmek için...

Kader : onun derdi farklı Songül...

Songül omuz silker...

Eylül : şimdi böyle olduk dimi? Meralle konuşuyorum diye sen de tavır alıyorsun bana, evde küsler gibi oturduğumuz yetmiyormuş gibi Güney bu haldeyken sen de bana tavır al Songül, tamam, öyle olsun. Ben kardeşimize sırt çevirmediğim için suçlu olayım, bana da sırt çevirin...

Songül : Meral bize kazık attı, ulan onu nasıl bize karşı koruyabiliyorsun? Nasıl kardeşim diyebiliyorsun?

Eylül : kardeşimiz de ondan... senin kalbin durduğunda o da perişan olup ağladı, Sadullah amca öldüğünde sana destek olan o değil miydi? Sen Cemre, Meral senin yanında olmadı mı hiç? Sana destek olan, mutsuzken güldüren o değil miydi? Güya biz hepimiz sana kazık atmışken senin 'tek kazık atmayan' arkadaşın Meral değil miydi? Kader, sen annem annem diye ağlarken senin gözünü açan, Umut öldüğünde senin yanında olan ve seni teselli eden Meral değil miydi? Ben bunlara rağmen ona sırtımı dönemem... affedin ve bağrınıza basın demiyorum, özellikle de sana Kader. Ama yalnız bırakmayın...

Eylül oradan da ayrılır. Gün içinde o kadar çok yüzleşme yaşamıştı ki, herkese karşı içinde doldurduklarını bir bir söylemişti... bu onu rahatlatmıştı, günlerdir tuttuğu göz yaşları bir bir dökülmeye başlamıştı yeniden...

Kalanların ArdındanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin