118.Bölüm - Davetsiz Misafir

505 53 13
                                    

Serkan birden kalkıp telefonunu çıkartmıştı...

Pelin : nooldu Serkan?

Serkan : bir arkadaşım... arkadaşımın doğum günü bugün...

Pelin : yani?

Serkan : kutlayacağım Pelincim...

Pelin : sen gittiğimizden beri kimseyle konuşmadın ki... garip geldi

Serkan : fazla uzun sürmeyecek...

Pelin : ben de biraz kestiricem...

Eylül ve Rüzgarın balayı da başlamıştı... otellerine vardıklarında Rüzgar duşa girmişti. Eylülün telefonu çalınca açar...

Eylül : evet?

Serkan : Eylül ben Serkan...

Eylül : Serkan... nasılsın?

Serkan : iyiyim sen nasılsın?

Eylül : ben de iyiyim...

Serkan : şey ben... seni aradım çünkü bugün doğum günün... kutlamak için iyi bir zaman olmayabilir ama yine de hatırladığımı bil istedim, sadece bunun için aradım

Eylül : sağol Serkan..,

Uzun bir sessizlik olur...

Eylül : gerçekten iyisin dimi?

Serkan: kendine yüklenmeyi bırak, ben gerçekten iyiyim...

Eylül : yine de bazen düşünmeden edemiyorum...

Serkan, hiç beklemediği bir soruyla karşılaşır...

Eylül : herşeyi başa sarabilseydin, neyi değiştirmek isterdin?

Serkan : ımm, şey... aslında yaptığım herşeyi... seni kendimden uzaklaştırıp arkandan iş çevirmezdim. Seni o kadar uzun zamandır tanıyorum ama seni o kadar çabuk bıraktım ki... bu çok büyük bir yanlıştı...

Eylül : öyleydi.. ama şimdi sebebini anlıyorum. Biz birbirimiz için yaratılmamıştık...

Serkan : aslında beraberken herşey kusursuzdu. Bence asıl sebep de buydu (gülerek)

Eylül : dimi? Ben de öyle düşünüyorum (gülerek)

Serkan : aynen... seni çok seviyorum, hep seveceğim. Ama seni düşündüğüm türden bir sevgiyle sevmediğimi farkettim...

Eylül sessiz kalmıştı...

Serkan : neyse kapatıyorum. Kendine iyi bak Eylül

Eylül : sen de Serkan, sen de...

Rüzgar duştan çıktığında Eylülü kaldırıp götürür...

Eylül : nereye?

Rüzgar : gezmeye... niye geldik buraya? Gerçi odada kalmak da bana uyar ama...

Eylül : tamam tamam... gidelim

Rüzgar : ben de öyle tahmin etmiştim...

Telefonu kapattıktan sonra Serkan gidip Pelinin yanına uzanır. Biraz onu izledikten sonra düşünür. Pelin haklıydı. Doktorları pek olumlu konuşmuyordu. Ne Pelin bırakabiliyordu ne de o ilacı vücudundan atabiliyordu. Üstelik organları bile zarar görmüştü. Ama bakacaktı ona, ne pahasına olursa olsun... bunları düşünürken o da uyuyakalır. Kapı sesi ikisini de uyandırmıştı...

Pelin : kim ki?

Serkan : bilmem... komşulardan biridir

Pelin : tamam...

Serkan kapıyı açar ama karşısında gördüğü kişiler tanıdıklarıydı...

Serkan : Güney? Arda? Ne işiniz var burda?

Güney : kovuyo musun oğlum?

Serkan : ne kovması abi? Şaşırdım sadece, geçsene içeri...

Pelin : selam

Güney: selam yenge

Pelin : yenge mi? O ne oğlum?

Serkan : pelin de Songül iki (gülerek)

Güneyin yüzü düşer... çok özlemişti onu, ama geri dönülmez bir yola girmişlerdi artık...

Serkan : nooldu abi?

Güney : biz boşandık... Songülle yani

Serkan : ne?! Bu kadar biyüdü mü bu iş?

Güney : evet abi büyüdü... kahretsin ki hepsi benim suçum ve geri almak için elimden hiçbir iş gelmiyo...

Serkan : üzüldüm abi... ee Arda ne oldu?

Güney : gördüğün gibi bende

Serkan : ne?! Oğlum naaptın sen? Velayetini mi aldın çocuğun?

Güney : ben almasam o bana göstermeyecekti. Ben ne zaman isterse götürüyorum ona. Ama oğlum benimle, daha iyi şartlarda büyüyecek en azından. Songül de rahat eder, ev çocuk okul derken zorlanacaktı...

Pelin : seviyorsun onu

Güney : seviyorum tabii, hem de çok

Serkan : sen bizi nasıl buldun?

Güney : bir süredir araştırıyodum, evlenince yakayı ele verdiniz oğlum...

Serkan : neyse... farketmez

Güney : hayat ne kadar tuhaf

Pelin : neden öyle dedin ki?

Güney : Eylül de dün evlendi

Serkan : öyle mi? Bana söylemedi hiç

Güney : konuştunuz mu ki?

Serkan : evet, doğum gününü kutlamak için aramıştım

Güney : Anladım... şimdi sen neden geldiğimi soracaksın

Serkan : yani... yanlış anlama ama merak ettim

Güney : yok abi ne yanlış anlıcam. Hem seni kontrol etmeye geldim, hem de birkaç gün kafa toplamak istedim. Siz de burdayken bir uğrayıp konuşmak istedim. Şimdi otele gidicem...

Pelin : otele gitme, burda kalın. Serkanla vakit geçirirsin hem, sıkılmaz

Güney : neden, sen yok musun?

Pelin ve Serkan bakışır... tedaviye gidicem diyemezdi ya...

Pelin : birkaç gün arkadaşlarla kalıcam

Güney : anladım... tamam, kalıyım o zaman. Sağolun...

Songül de kafede oturup çay içerken yan masaya, iş çantasıyla bir adam oturur. Sonra da Songülün yanına gelir...

Adam : pardon. Ben kahve alıcam da, çantama bakabilir misiniz iki dakika?

Songül : tamam bakarım tabii

Adam : sağolun...

Songül rahatsız olmuştu ama kabul etti. Alt tarafı iki dakika gözünü çantadan ayırmayacaktı... çayını içerken, birkaç dakika sonra adam teşekkür ederek masaya oturdu. Çantadan bilgisayarını ve birkaç dosyasını çıkartırken sanki birşeyini bulamamış gibi çantasını hızla karıştırmaya başladı...

Adam : Allah kahretsin! Nerde bu?

Songül aldırmadı...

Adam : sen aldın dimi? İki dakika bakın diye rica ettim, çantamı emanet ettiğim kişi bir hırsız çıktı!

Kalanların ArdındanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin