115.Bölüm - Sıralı Evlilikler

603 50 8
                                    

3 hafta sonra

Bugün Eylül ve Rüzgarın nikah günü... pek mutlu bir nikah olamayacak bu... hatta gergin bile olacak. Songül ve Güney boşandıktan sonra ilk defa aynı ortamda olacaklar. Ve Serkan.... Serkan 3 haftadır ortalıkta yoktu, Pelin de öyle... herkesin bildiği en son ikisinin de Almanya'ya bilet almış olduğuydu. Telefonlarına bakmıyorlardı. Eylül ise Serkanı da orda görmek isterdi...yanında olsun isterdi ama başaramamışlardı, arkadaş kalmayı becerememişlerdi...

Eylül ve Rüzgar el ele nikah masasına yürürken eksik koltuklara bakarlar... Arda yoktu, Serkan yoktu, Pelin, Defne, Nazan hanım... herşeye rağmen Eylül herkesi orda isterdi ama olan olmuştu....

Nikah kıyılmıştı, Songülle Güney yan yana gelmiyordu...

Meral : Eylül vay be sen de evlendin...

Eylül gülümser..

Kader : cenaze evinde değiliz Eylül, neden mutsuzsun?

Eylül: şu halimize baksana Kader... dağıldık... Songülle Güneyin haline bak, yüzlerine bile bakmayacak hale gelmişler... Serkan desen ortalıkta yok, haber vermeme rağmen bir mesaj bile atmadı. Gerçi yaşıyo mu onu bile bilmiyoruz ya...

Cemre : boşver Eylül... sevdiğin adamla evlendin kızım... daha güzel birşey var mı?

Eylül gülümser...

Songül : ha şöyle, gül biraz kardeşim

Eylül: bana dargın değilsin dimi Songül?

Songül : niye dargın olayım kızım?

Eylül : sen boşanır boşanmaz evlendim resmen... mutsuzluğunun üzerine mutluluk kurmaya çalışıyormuşum gibi geldi

Songül : sen bundan mı somurtup duruyorsun? Kızım ben mutluyum... tamam Arda'yı göremiyor oluşum kötü ama yine de...

Güney : sen de bana göstermeyecektin Songül! Sen bir tercih yaptın ve bundan dolayı beni suçlayamazsın

Songül : tercih yapan sensin. İlk fırsatta beni silip atmayı ve cici anneni affetmeyi sen seçtin...

Emre : hop hop hop... tamam biraz sakin olun... burda yeni evli bir çiftimiz var, hadi hayırlı olsun gençler...

Rüzgar : sağol...

Cenk : biz Serkan nikah şahidi olur falan diyorduk ama...

Mert : sırası mı şimdi abi?

Cenk : değil dimi? Neyse...

Serkan ile Pelin de Almanyadaki bir klinikte beraber tedavi oluyordu. Bir ev kiralamışlardı küçük ama idare ediyorlardı. Pelin aşırı yorgun düşüyordu bu tedavi ile... moralsizdi, sürekli krizler geçiriyordu. Serkan ise atlatmaya başlamıştı bile... ama onu böyle görünce kahroluyordu... Pelin için bugün bir sürprizi vardı. Pelin yatıp televizyon izlerken Serkan elinde bir kutu ile yanına gelir...

Pelin : bu ne?

Serkan : açıp baksana

Pelin kutuyu açtığında beyaz bir tulum görür. Ufak bir tüllü toka da vardı...

Pelin : bu ne Serkan?

Serkan : tulum... aslında sana güzel etekli bir gelinlik almak isterdim ama senin tarzın olmadığını biliyorum...

Pelin : gelinlik mi?

Serkan : evet... bir de gelin çiçeği olmadan olmaz tabi...

Pelin : ne olmaz?

Serkan : evlenemeyiz canım...

Pelin : ne? Evlenmek mi istiyorsun?

Serkan : evet, herşey hazır... bizi bekliyorlar

Pelin : inanmıyorum sana....

Serkan : istemiyor musun?

Pelin : ben... b-ben...

Serkan : sen ne?

Pelin : Serkan... bak ben ölüyorum... doktorların konuşmalarını duydum, bu tedavi bir işe yaramıyor. Ben kaç tane arkadaşımı kaybettim biliyor musun? Kaç tanesini toprağa kendi ellerimle verdim... tamam seni seviyorum sen de beni seviyorsun ama daha fazla bağlanma bana, evlilik çok fazla...

Serkan ağlamaya başlamıştı...

Serkan : hayır hayır hayır hayır... Pelin sen iyi olacaksın, iyileşeceksin, tedavi oluyorsun kurtulacaksın, gerekirse sokakta yatarım, seni her gün hastaneye götürürüm, gerekirse ben bırakırım tedaviyi, sadece senin için harcarım...

Pelin : sakın! Sakın... tamamen iyileşene kadar bırakmayacaksın duydun mu beni?

Serkan : tamam... ama bir şartım var

Pelin : nedir?

Serkan : evlenelim... mutlu olalım...

Pelin : bırakmayacaksın tedaviyi dimi? Söz mü?

Serkan : söz...

Pelin tulumu giyip tokayı takar ve Serkanın yanına gelir...

Serkan : çok güzel görünüyorsun...

Pelin : sağol...sen de fena değilsin

Serkan : hahaha teşekkür ederim...

Eylül zaten günlerdir eşyalarını Rüzgarın evine taşımaya uğraşıyordu. O yüzden herşeye hazırdı.. Rüzgar, Eylülü kucaklayıp kapıdan içeri girer...

Eylül : ay yavaş!

Rüzgar : adettendir (göz kırparak)

Eylül: herşeyi adete uygun yaptık da bu mu kaldı?

Rüzgar : bizde böyle...

Eylülü yatağa bırakıp rahatlamasını sağlar...

Rüzgar : eğer hazır falan değilsen anlarım, nasılsa evlendik ve hep burdasın acelemiz yok...

Eylül : neyine hazır olmayayım Rüzgar, sanki daha önce yapmadığımız şey mi?

Rüzgar : orası öyle ama

Eylül: bana kırılacak bir vazo gibi davranma... diğer kızlara davrandığın gibi sıradan da davranma ama böyl-....

Rüzgar, Eylülün cümlesini tamamlamasına izin vermeden öpmeye başlamıştı...bir yandan gelinlik yerine giydiği uzun beyaz elbisenin fermuarını indirmeye uğraşıyordu. Bir anda çalan telefon onları ayırır. Kim arayabilirdi ki bu saatte?

Kalanların ArdındanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin