Efsun, daha fazla katlanamadı kendisine söylenenlere. Babasına, ailesine, soyuna edilen hakaretlere göz yumamadı. Zelal Hanım'a ağzının payını verip odasına çıktı. Abisi yine yapacağını yapmıştı. Bir kere daha lekelemişti soyadlarını. Üstüne üstlük bu yaptığı ile Efsun'u da zor durumda bırakmıştı. Efsun sırtındaki yükü ne pahasına olursa olsun taşıyacaktı ama kimse onu hor göremezdi. Kimse ezemezdi. Hele babasına... Gerekirse bu davanın yoluna ölmeye hazırdı ama babasını, atasını çiğnetmezdi.
Odasında öfkesinden bir o yana bir bu yana yürürken Bedirhan geldi. En az onun kadar öfkeliydi. Gözlerinden anladı Efsun; yakmaya, yıkmaya gelmişti. Öyle ya hem abisi kardeşine eziyet etmişti hem de avluda herkesin içinde Zelal Hanım'a terbiyesizlik. Bedirhan önce ne yapacağını, ne diyeceğini bilemedi. Sinirle ellerini saçlarının içinden geçirdi. Efsun karşısında durmuş, korkusuzca kendisine bakıyordu.
- Doğru mu bu?
- Bilmiyorum.
- Peyman bunu niye yapmış?
- Bilmiyorum.
- Bunun için mi aldı Ahuzar'ı, bunun için mi evlendi? Konuşsana, madem öyle neden ölümü bile göze alıp kaçırdı?
Bu soruların cevabını Efsun'da bilmiyordu. Sadece tahmin ediyordu. İntikam... Peyman'ı ateşleyen abisine yapılan, sağda solda söylenen, konuşulan olabilirdi. İçindeki kin olabilirdi. Ama emin değildi. Cevapları sadece Ahuzar biliyordu. O da ölümüne susmuştu. Efsun onun için elinden geleni yapmıştı. Sonunda herkes gibi o da pes etmişti. Karşısında bir yanardağ gibi köpüren adama verecek cevabı yoktu. Sustu. Onun suskunluğu Bedirhan'ın öfkesini daha da arttırdı.
- Konuşmayacaksın değil mi? Ele vermeyeceksin abini? Peki, öyle olsun. Ben nasılsa öğreneceğim Efsun Hanım. Her şeyi öğreneceğim. Anneme yaptığını da görmedim sanma. Bir daha benim evimde, benim anneme sesini yükseltmeyeceksin.
- Değil benim yanımda arkamdan dahi kimse aileme laf edemedi. Ettirmem Bedirhan Ağa. Annen bile olsa...
- Son kez uyarıyorum Efsun. Anladın mı beni? Son kez...
Bedirhan kapıyı çarpıp çıktı. Efsun odada tek başına kalınca önce Ahuzar'ı sonra da Peyman'ı aradı. Açan olmadı. Şimdi... Şu dakika Karaca'ya atlayıp gitmek istedi. Peyman'dan, babasından bu olanların hesabını sormak istedi. "Elin ilinde beni bir başıma savunmasız niye koydunuz? Gözümün içine baka baka bunların söylenmesine nasıl içiniz elverdi? Ahuzar'a, bana reva gördüğünüz bu muydu?" Zehrini, öfkesini, en çok da kırgınlığını dökmesi lazımdı. Komodinin üzerinde duran Destan Hanım'ın fotoğrafına baktı. "Gitmesine gideceğim, kimseden de korkum yok. Ama gecenin bu saatinde, üstelikte ortalık bu kadar karışıkken gidemem."
Bedirhan odadan çıkmış avluya doğru yürürken birden babasının sesini duydu.
- Neydi o sesler? Daha ilk günden el gün demeden ortalığı ayağa kaldırmaya utanmıyor musun?
- Onlar Ahuzar'a bunları yaparken utandı mı baba?
- Eee, Efsun'un günahı ne? İsfendiyar olmak mı? Ahuzar'ınki de Karadağ olmaktı herhalde.
- Baba.
- Sus da beni dinle. İsfendiyar konağında ne olursa hesabını ondan mı soracaksın? Hadi sordun diyelim ne geçecek eline? Yuvana, karına zarar vermekten başka ne geçecek.
- Baba, Ahuzar benim kardeşim. İsfendiyarların ona ettiğini nasıl görmezden gelirim.
- Hesap soracağın İsfendiyarlar Bedirhan, Efsun artık bir Karadağ. Benim adımı taşıyor, senin soyunu devam ettirecek. O kız yeterince örseleniyor, bir de sen eklenme.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFSUN HANIM
General FictionÖfkesi de sevdası kadar büyük ve korkunç bir kadın... İsfendiyar Konak'ının en değerli hazinesi... Antep'in kızgın ovalarının, taştan evli dar sokaklarının, uçsuz bucaksız fıstık bahçelerinin güzel ama bir o kadar da gizemli, gök gözlü, katran saçlı...