Bedirhan kardeşine doğru koşarken karısı çoktan ona yetişmişti. Bedirhan Ahuzar'ı kaldırmak için bir hamle yapacaktı ki Efsun onu durdurdu. Herkes gibi onlarda ne yapacaklarını bilemez haldeydiler.
- Ne olduğunu bilmiyoruz, olduğu yerden oynatmayalım. Ambulans! Ambulansı arayın hemen!
Süphan aceleyle ağlaya ağlaya aradı ambulansı. O gelene kadar Zelal Hanım öldü öldü dirildi. Yavrusu ellerinin arasında kayıp gidiyordu. Tabi bir de onun yavrusu... Efsun, Ahuzar'ın bacaklarının arasındaki kanı gördüğü zaman anlamıştı onun artık yaşamadığını. İşte Ahuzar'ı kara kara düşündüren, fikrine bile katlanamadığı bebek sanki hiç olmamış gibi yoktu. Sonbaharda yaprağın dalından kopması gibi yitti.
Ambulans geldi, Ahuzar hastaneye taşındı. Doktorlar müdahale yaptıktan sonra konuşmak için geldiklerinde herkes oradaydı. Peyman hariç... O, Ahuzar'ı merak bile etmedi. Aslında çocuk da umurunda değildi. O süre boyunca ne hastaneye ne de konağa uğramadı. Kimseye de nerede olduğunu söylemedi. Hasan Bey damadının tavrına kızıp küplere binerken Affan Bey'in ondan kalır yanı yoktu. Tabi bir de utanıyordu. Kendi kızı hastanede kaldığında Bedirhan'ın onu nasıl beklediğini, onun için nasıl endişelendiğini görmüştü. Ama şimdi oğlunun bu kadar umursamaz olmasına şaşırıyordu. Yüreğinin bu kadar kararmış olmasına hayret ediyordu.
- Ucuz atlattı, tedaviye devam edeceğiz. Uyandığı zaman haber veririz. Ama...
Bedirhan korku üstüne korku, acı üstüne acı yaşıyordu ya birini daha kaldırmazdı.
- Aması ne doktor?
- Kardeşiniz hamileymiş Bedirhan Bey. Maalesef bebeği kaybettik.
Efsun ne yapacağını şaşırdı. Ahuzar'ın o bebeği istemediğinden emindi ama daha doğmamış bir bebek tek bir nefes dahi alamadan bu dünyadan göçüp gitmişti. Ağladı. İçten, derin derin ağladı. Hem Ahuzar için hem de adı bile belli olmayan bir bebek için... Bedirhan karısının sessiz sessiz ağlamasına dayanamadı. Biraz sonra yanına oturup ona sarıldı. Efsun çekilmedi, hatta içini dökmeyi bile istedi. Yapamadı. Bekleyenlerin hepsinin üzerinde bir ıssızlık, bir sessizlik vardı. Daha önce Efsun'a dua edip ağlayanlar bugün Ahuzar için oradaydılar.
Efsun'la Bedirhan hastanede, diğerleri konaklarında, evlerinde beklediler. Efsun ne kadar beklediklerini bilmiyordu. Kaç saat, kaç gün, kaç gece... Onlar hastanenin koridorlarında Ahuzar'dan gelecek ufacık bir haberi beklerken doktor Ahuzar'ın bulunduğu odadan çıktı.
- Kardeşinizin durumu iyi Bedirhan Bey. Yavaş yavaş da uyanıyor. Şuan endişe edecek bir durum yok.
- Sağolun doktor bey.
Efsun'la Bedirhan birbirine baktı, mutluydular. Efsun doktora doğru dönüp;
- Ne zaman görebiliriz, dedi.
- Birkaç saat sonra görebilirsiniz ama hastamızı çok yormayın.
- Tamam.
Doktor gittikten sonra Efsun ile Bedirhan yan yana oturmuş Ahuzar'ı görmek için zamanın geçmesini bekliyorlardı. O birkaç saat ikisi içinde geçmek bilmedi. Sanki günler süren bekleyişten bile uzundu. Sonunda Efsun'un aklına konaktakilere haber vermedikleri geldi. Onlarında derin bir nefes almaya ihtiyacı vardı.
- Konaktakilere haber verelim de onlarda rahatlasın artık.
- Doğru, ben ararım onları birazdan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFSUN HANIM
General FictionÖfkesi de sevdası kadar büyük ve korkunç bir kadın... İsfendiyar Konak'ının en değerli hazinesi... Antep'in kızgın ovalarının, taştan evli dar sokaklarının, uçsuz bucaksız fıstık bahçelerinin güzel ama bir o kadar da gizemli, gök gözlü, katran saçlı...