Bölüm 19

12.3K 579 25
                                    

Halil öğrendiklerinin şaşkınlığı ile Yosma Hayriye'nin evinden çıktı. Uzun zamandır aradığı fırsat eline geçmişti. Öğrendikleriyle Ayhan'ı sıkıştırabilirdi. Aslına bakarsan bu işin sonucunun nere varacağını o da bilmiyordu. Sadece sonunu bilmediği tehlikeli bir yolda yürüyordu.

Polisler günlerce aradı, her yere baktılar. En ufak bir ipucu bulmak için bahçeyi karış karış gezdiler. Hiçbir şey bulamadılar. Tek bir ipucu dahi... Eğer bunu yapan bir ipucu bırakmışsa bile bahçe tamamen yandıktan sonra bulmak imkânsızdı. Sadece o biliyordu gerçekleri. Asıl gerçek Derman'ın iki dudağının arasındaydı.

Karadağlar günlerce polisten bir haber bekledi. Özellikle Bedirhan tanıdık bir isim duymayı bekledi. Yeni öğrendiği ama kısa sürede yaşamlarının tam ortasına düşen birinin ismini... Beklediği haber gelmedi. Yine de durmadı. Dört bir yana adamlar salındı. Bu işten haberi olan, gören, duyan herkes araştırılmaya başlandı. Bedirhan'ın durmaya niyeti yoktu. O ismi birinin ağızından duyacağına o kadar emindi. Civan'ı o adamın arkasından bir dakika bile ayrılmaması için öğütledi.

Efsun köşe bucak kaçıyordu Bedirhan'dan. O karşısında oldukça yemek yiyemiyor, konuşamıyordu. Kaç gündür iki kelime etmemişlerdi. O sabah da yine Efsun erkenden kalktı. Önce Melik Usta'ya sonra da yangın yüzünden rafa kaldırmak zorunda kaldığı mevzuyu babasıyla konuşacaktı. Ahuzar'ı unutmamıştı, kurs konusunu hemen bugün babasına açacaktı. Kalktığında Bedirhan hala yer yatağında uyuyordu. Yatağında doğruldu, bir müddet kocasını seyretti. Yangından önce yaşadıkları aklına geldi. İstemsizce gitti eli dudağına. Serin akan bir çeşmeden su içmek gibiydi bu his ama aynı zamanda cayır cayır yanmak. Bir yanın üşürken bir yanının yanması gibi... Bedirhan usulca gözlerini açarken Efsun'u gördü.

- Ben... şimdi uyandım da.

- Günaydın.

- Günaydın.

Efsun yatağından kalktı, eşyaları alıp hamamın olduğu yere girdi. Yüzü alev almış yanıyordu sanki. Soğuk suyu defalarca çarptı suratına. Hazırlandıktan sonra odadan çıktı. Bedirhan da aşağı inmek için onu bekliyordu.

- Hazırsan inelim.

Beraber aşağı indiler. Yine büyük, rahatsız edici bir sessizlik vardı sofrada. Kahvaltı boyunca kimse konuşmadı. Sessizliği bozan Hasan Bey'di.

- Yeter artık, dağıtın şu kasvetli havayı. Olan oldu. Bundan sonra önümüze bakacağız.

- Ben bu işin peşini bırakmayacağım baba.

- Bırakmayacakmış bulamıyoruz işte, yok. Yapan kimse işini iyi yapmış. Tek bir iz bile bulamadık.

- Bunu yapan kimse onu bulacağım, sen merak etme.

Efsun, Bedirhan'ın kararlılığından ürktü. Bu işin sonunun nereye varacağını merak ediyordu. Ama ya yolun sonunda Halil ile Bedirhan karşı karşıya gelirse... Tam olarak korktuğu buydu. Onun gelmesinin hemen ardından böyle bir olay yaşanması tesadüf olamazdı. Ama neden, diye düşündü. "Neden bu kadar ileri gitsin? Neden Karadağlar'a bunca kin beslesin?" Kafasından bu düşünceleri kovmaya çalıştı. Biraz sonra hem Hasan Bey'e hem de Bedirhan'a bakarak konuştu.

- Bugün biraz Melik Usta'ya uğrayacağım, oradan da babamlara geçerim. Ahuzar'ı da görürüm.

- Git kızım, babana da benden selam et. Tez vakitte görüşelim, konağa buyursunlar.

- Olur, söylerim.

- Seni ben götüreyim.

- Ben kendim giderim, sen zahmet etme.

EFSUN HANIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin