Bölüm 23

12.9K 627 86
                                    

Bedirhan ve Efsun, vakfın yetkilileri ile beraber günlerce çalıştı. Bu arada Karadağ aşireti kudurdukça kudurdu. Artık Efsun'un yanında sadece Bedirhan'a değil Hasan Bey'e de bileniyorlardı. Aşiretin ileri gelenleri sürekli Hasan Bey'i oğlu ve gelini ile tehdit ediyorlardı. Hasan Bey ne oğluna ne de gelinine söz geçiremiyordu. İki deli el ele vermiş koca şehre kafa tutuyordu. En güzeli de bir arada olmalarıydı. Yan yana öyle güçlüydüler ki...

Sabah daha kimse uyanmadan kalktı ikisi de. Tez elden inşaatın yolunu tuttular. Efsun'la Bedirhan inşaat alanına gittiklerinde adamlar çoktan başlamışlardı. Biri bir yanda çimento karıyor diğeri duvar örüyordu. Herkes tek bilek olmuş inşaatı bir an önce bitirmeye çalışıyorlardı. Bu arada Efsun ile Bedirhan arasındaki buzlarda yavaş yavaş erimeye başlamıştı. Beraber çalışıp beraber yiyorlardı. Bir arada olmak aralarındaki çekimi iyice görünür hale getirmişti. Onlar dâhil herkes birbirleri için var olduklarını biliyorlardı.

O sabah da diğer sabahlar olduğu gibi birkaç saat çalıştıktan sonra bir şeyler yemek için yer sofrası kurdular. O sabah da Bedirhan, yanında karısıyla oturdu işçilerin sofrasına. Bir şeyler yendikten sonra işçiler dinlenmek için kenara çekilince Bedirhan karısının yanında aldığı soluğu. Efsun işçilerin elleriyle yaptıkları sedirlerden birinde oturuyordu. Bedirhan da yanına ilişti.

- Ne düşünüyorsun?

- Sence bu kadar insanı tehlikeye mi atıyoruz Bedirhan? Üstelik sadece onlar değil aileleri de var.

- Ben onlara daha yolun en başında karşılaşabilecekleri sıkıntıları anlattım Efsun. Yüreği yeten varsa gelsin dedim.

- Öyle ama ya birinden birine bir şey olursa, bir şey yaparlarsa... Nasıl kalkarız altından?

- Hiçbir şey olmayacak, merak etme. Hem sen onu bırak da söyle bakalım. Okulun adını ne yapıyoruz? Efsun Hanım İlkokulu mu?

Bedirhan karısının yüreğindeki kara bulutları dağıtmaya çalıştı.

- Yok, artık daha neler. Niye benim adım veriliyor?

- E adamları sen bulmuşsun, onlarla sen anlaşmışsın. Arazi desen, zaten senin...

- Bir kere ben adamları değil, adamlar beni buldu. Arazi de eskiden sizin topraklarınızdı hatırlatırım.

- Doğru ama bu işi aklımıza sen soktuğun için senin adın olmalı. Hem vakıf yetkilileri de böyle düşünüyor.

- Bedirhan!

- Ne oldu?

- Meryem'in adını verelim mi? Kendisini yaşatamadık, ismi bari yaşasın.

Bedirhan sadece gülümsemekle yetindi. Gözlerinin önünde koca bir dünyaya, yaşadığı yere, yüzyıllık geleneklere kafa tutar gibi canına kıyan Meryem düştü aklına. Evet, madem karısı öyle istiyor. Kısacık ömründe gün yüzü görememiş ama mücadelesini de hiç bırakmamış Meryem'in adı verilecekti bu okula. Kendi gibi yüzlerce hatta belki binlerce çocuğa umut, ışık olacaktı.

Efsun, karşısında memnuniyetle gülümseyen kocasını seyretti. Uzun uzun yüzüne baktı. Sonra da dilinin ucundakini soruverdi.

- Niye yaptın bunu? Burasının bizim için nasıl bir geçmişe sahip olduğunu biliyorsun. Neden sen de Hasan Baba gibi ya da aşirettekiler gibi karşı çıkmadın? Hadi karşı çıkmadın, neden buradasın?

Bedirhan derin bir nefes aldı önce. Bu kadına daha kaç kere yanında olduğunu, onunla ölüme bile razı olduğunu anlatacaktı? Kaç kere olursa olsun... Bıkmadan usanmadan anlatmaya devam edecekti.

EFSUN HANIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin