Efsun ile Bedirhan ömürlerinin en güzel günlerini geçirirken Hasan ile Affan Bey de evlatlarının başındaki musibetleri defetmeye çalışıyorlardı. İki ihtiyar birlik olma kararlarından sonra ilk defa bir araya gelecektiler. Bu sefer iki ailenin de korktuğu Ayhan ile Peyman'ın bu toplantıya katılacak olmasıydı.
Affan Bey sabah erkenden kalkar kalkmaz Peyman'a, Hasan Bey de geceden oğlu Ayhan'a mühim bir görüşmelerinin olacağını söylemişti. Her iki aile de sabahın ilk ışıkları ile görüşmek için yola koyuldular. Affan Bey de Hasan Bey de oğullarının kesinlikle bu işe yanaşmayacağını biliyorlardı. Tek düşündükleri en az zararla bu günü atlatmaktı. Aşiretin ileri gelenleri de görüşmeye davet edildi. Kiminle görüşülecek, ne görüşülecek kimse bilmiyordu. İki koca kurttan başka...
Hasan Bey oğlu Ayhan ile İsfendiyarlardan önce görüşmenin yapılacağı yere vardı. Oğlu ile eyvanda hazırlattığı sofraya kuruldu. Kendisiyle beraber gelenler de etrafına sıralandılar. Aradan çok geçmeden oturdukları yerin önünde sıra sıra arabalar durdu. Karadağlar hep birden kapıya doğru döndüler. Affan bey ile oğlu Peyman beraberindekilerle arabalardan inerken herkes heyecan ve şaşkınlıkla onları izliyordu. Kimse ne olduğunu anlamadan Hasan Bey, Ayhan'ın öfke dolu bakışları arasında oturduğu yerden kalktı ve dünürünü karşıladı, el sıkıştı. Bu kadar da fazlaydı. Her iki aşiretin de homurtusu artık iyice duyuluyordu. Tam o sırada Peyman edepsizliği yine ele aldı.
- Bu ne demek şimdi? Ne diye buradayız? Yeterince rezil olmadık mı, çiğnenmedik mi?
Affan Bey söze atılacaktı ki Hasan bey ondan önce davrandı.
- Niye rezillik olsun? Kim çiğnemiş sizi? Kaldı ki koca İsfendiyar Aşiretini kim çiğneyebilir, hor görebilir? Hayırlı işler için buradayız Peyman. Artık alışsanız iyi edersiniz evlatlarım. Ayhan, sen de...
- Kusura bakma baba. Ben bunlarla hiçbir iş yapmam, bırak hayrı!
- Ayhan dedim! Oturun bakalım şöyle Affan Bey.
Affan Bey tam yerine Hasan Bey le kurulmuştu ki Peyman yine çenesini tutamadı.
- Bir de bu adamlarla aynı masaya oturacağız öyle mi?
Affan Bey oğlunun ağzının payını verir.
- Yeter artık Peyman! Cümle alem duysun diye söylüyorum. İki aile akraba olmakla kalmayacak bundan böyle işini, gücünü de bir yapacaktır. Fabrikaları, şirketleri birleştiriyoruz. Ekmeğimizi de birlikte kazanıp yiyeceğiz. Şehrin en büyük iki aşiretini de artık bir bilin.
- Baba senin ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu? Sus dedin, abinin intikamını yut dedin eyvallah. Üstüne bir de kızlarını yamadılar. Şimdi de beraber iş yapacağım öyle mi? Orada dur bakalım. Ben bunlarla aynı sofradan yemem. Maazallah yediğimiz nimet pis olur.
- Peyman!
Özellikle kızı hakkında söylenenler Hasan Bey'in de canını bir hayli sıkmıştı ama şimdi hiç sırası değildi. Kendi aşiretleri bile sırt çevirmek üzereyken -ki artık tam anlamıyla durum bundan ibaretti- birbirlerine düşemezlerdi. Neyse ki Hasan Bey de Affan Bey de oğullarının aksine sağduyulu olmaları gerektiğini biliyorlardı. Ama bu sözlerden sonra Ayhan'ı tutmak mümkün değildi.
- Ne diyorsun lan sen?
Bağırarak Peyman'ın üzerine atladı. Peyman, Ayhan'dan gelen hamleyi savuşturuştu fakat Karadağ aşireti çoktan silahları çekmişti. Affan Bey'in bütün telkinlerine rağmen İsfendiyarların silahları da gün yüzüne çıktı. İki aşiret burun burunaydı artık. Kim durdurabilirdi onları? Efsun ile Bedirhan aşklarının en güzel en saf halini yaşarken ailelerinin ölümün ucuna geldiklerinden haberleri bile yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFSUN HANIM
General FictionÖfkesi de sevdası kadar büyük ve korkunç bir kadın... İsfendiyar Konak'ının en değerli hazinesi... Antep'in kızgın ovalarının, taştan evli dar sokaklarının, uçsuz bucaksız fıstık bahçelerinin güzel ama bir o kadar da gizemli, gök gözlü, katran saçlı...