Bedirhan, Efsun'u konağa bıraktıktan sonra aynı hızla konaktan ayıldı. Nereye gidiyor, niye gidiyor farkında bile değildi. Tek bildiği bir an önce uzaklaşması gerektiğiydi. Korkak mıydı Bedirhan? Neden söz konusu bu kadın olunca kalıp savaşmak yerine kaçıyordu. Korkuyordu Bedirhan. Efsun'un gözlerinde başkasının gözlerini görmekten, yüreğinde başka birinin sevdasını taşıdığını bilmekten korkuyordu. Korktukça da kaçıyordu. Yıllar öncesinin acısını asıl şimdi çekiyordu. Kardeşini korumak adına üstlendiği suç yüreğini yakıp kavuruyordu. Gidecek bir yer arayarak konaktan uzaklaştı.
Efsun ise o gün boyunca odasından çıkmadı. Bir yanda Bedirhan'a karşı yüreğinde yeni yeni filizlenen aşkı bir yanda abisine borcu öte yanda Peyman'ın saçmalıkları... Nerede yanlış yapıyorum diye düşünmekten kendini alamadı. Hem sabahki mevzu hem de babasının evinde olanlardan utanıyordu. Tıpkı Ahuzar gibi... Peyman'ın Efsun'a el kaldırdığı aklına gelince çıldırıyordu adeta. Efsun ki onların canı için kendini feda etmişti. Efsun gibi o da öfkeliydi.
Akşama kadar düşündü Efsun. Bir aralık gözleri annesinin fotoğrafına çarptı. Çerçeveyi komodinin üzerinden aldı. Yıllar önce ölen annesini fotoğrafından sevdi. Hem Ahuzar'ın hem de Melik Usta'nın söylediklerini düşündü. Belki de gerçekten Bedirhan'a içini açmanın zamanı gelmişti. Belki de yıllardır abisinin kaldıramadığı cenazesini huzura kavuşturmanın zamanı gelmişti. Annesinin menekşe gözlerine bakınca verdi kararını.
- Sen de benim gibi mi düşünüyorsun? Sence yeterince yasını tuttum mu? Belki de Melik Usta haklı. Ne dersin? Gönül kuşunu özgür bırakmanın zamanı geldi mi? Madem öyle niye bu kadar korkak ve tedirginim? İki çift laf etmek bu kadar mı zor? Halime gülüyorsun değil mi? Bazen ben de şaşırıyorum. Aşk böyle bir şey demek ki... Bu kadar naif, ürkek, güçsüz ama kararlı... Azar azar sızıyor insanın içine. Azar azar ama bağımlılık yapar gibi... Kararımı verdim, sözüm söz. Onunla konuşacağım. En azından ondan nefret etmediğimi bilsin. Öyle kırgındı ki bakışları, benim yüreğimi kanattı sanki. Sen de babamı böyle mi sevdin? Babamın yüzü düşünce güneşin rengi solar mıydı? Aldığın nefes fazla gelir miydi? O öyle bakınca nefes almayı unuttum sanki anne. Tutulan dilime lanet ettim. Hem de yüreğim avaz avazken... Nasıl yaparım bilmiyorum ama onu öyle görmeye tahammülüm yok.
Efsun'un kirpiğinden süzülen bir damla yaşla beraber kibri de inadı da aktı gitti. O bir damla yaş avaz avaz dediği sevdasına teslim olduğunun işaretiydi. Akşama kadar bekleyecekti. Hatta o gelene kadar... Gelince de bir dakika dahi beklemeden açacaktı yüreğini. En güzel köşesine sevdiği adamı buyur edecekti. Tabi isterse... Ya vazgeçmişse, diye düşündü. Ya yorulmuşsa beklemekten... İnadıyla meşhur Efsun Hanım değil miydi? Bu sefer de beklemede inat ederdi. Aşk bazen de beklemekti. Yüreğinin yasını dağıtıp şenlik kurmanın vaktiydi. O da öyle yapacaktı.
***
Efsun odasında sevdiğini kabul ettiği adamı beklerken o adam acıdan acıya sürüklenip durdu. Karısının gözleri gözünün önüne gelince aklındakini dağıtmaya çalıştı. Olmadı. Bedirhan'ın gün boyunca Efsun'u düşünmediği bir dakikası bile geçmedi. Sonunda pes etti. Uzun zamandır uğramadığı bir yere gitmeye karar verdi. Akşamüzeri Mecit'in yerine gitti. Berdel kararının alındığı yere... Bu yer Efsun'la onun kaderinin bağlandığı, hükmünün verildiği yerdi. Bedirhan bilmiyordu. Kapıdan girer girmez ihtiyar onu karşıladı.
- Hoş geldin Bedirhan.
- Hoş bulduk Mecit Dayı bana uygun bir yer hazırlasana.
- Olur da pek halin hal değil.
- Boş ver sorma.
- Peki, şöyle geç bakalım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFSUN HANIM
General FictionÖfkesi de sevdası kadar büyük ve korkunç bir kadın... İsfendiyar Konak'ının en değerli hazinesi... Antep'in kızgın ovalarının, taştan evli dar sokaklarının, uçsuz bucaksız fıstık bahçelerinin güzel ama bir o kadar da gizemli, gök gözlü, katran saçlı...