SAHİP OLDUKLARIMI GERİ ALMAYA GELDİM.
Bu cümle Bedirhan'ın yüreğinde de aklında da yankılandı durdu. Erkenden dönmüştü. Eve döndüğünde öyle bitkindi ki bir an önce uyumak istiyordu. Efsun'un odasına, odalarına baktı. Hala ışığı yanıyordu. "Demek ki yatmamış, beni bekliyor." diye düşündü. Efsun'un onu bekliyor olması onu mutlu etti. Odanın kapısının önüne kadar yürüdü. Kapıyı açamadı, ayakları girmek istemedi o odaya. Hâlbuki içeride gözlerine bakmak, kokusunu duymak istediği kadının nefes aldığını biliyordu. Yüreği çırpındı ama aklı izin vermedi. Karışmıştı, o adamın kim olduğunu öğrenmesi lazımdı. Döndü, çalışma odasına girdi. Masanın karşısındaki sedire yığıldı.
Efsun saate baktığında baya geç olmuştu. "Acaba hala gelmediler mi?" diye düşündü. Aramak için telefonu aldı ama sonra vazgeçti. Gelip gelmediklerini kontrol etmek için aşağı inmeye karar verdi. Hatta belki Ayşe hala oralardaysa ona bile sorabilirdi. Üzerine bir şey geçirip odanın kapısını açtı. Tam karşıda çalışma masasının ışığını gördü. "Neden gelmemişti, hem de Efsun'un onu beklediğini bile bile?" Efsun, yüreğindeki acı mı yoksa öfke mi bilemedi. Geri dönüp kapıyı sertçe çarptı. Bedirhan kapının sesini duymuştu ama aklı bu kadar karışıkken yapamadı. Çıkıp Efsun'a gitmeliydi. Beceremedi.
Efsun'un odada volta atmaktan başı dönmüştü. Sinirden dili damağı kurumuştu. Aşağı inmeye karar verdi. Tam kapıyı açtığında Bedirhan'ı gördü. Kapının önünde, hemen karşısında... Aralarındaki mesafe Efsun'un canını yaktı. Hâlbuki onu oraya kendisi koymuştu. Bedirhan onun gözlerinde ilk defa öfke yerine hayal kırıklığı gördü.
- Üzerimi değiştirecektim.
Efsun cevap vermeden gitmeye hazırlanıyordu ki Bedirhan onu kolundan yakaladı. Kıskançlığı onu yakıp kavururken böyle eli kolu bağlı beklemek canını sıkıyordu. Halil'i gördükleri günden beri canını sıkan soruyu sordu.
- Kim o adam?
- Kimden bahsediyorsun?
- Kimden bahsettiğimi gayet iyi biliyorsun Efsun. Kim o, senin neyin? Neden bu kadar rahat, bu kadar yakın davranıyor? O kim ki benim karımın geçmişinde kendine yer edinebiliyor?
- Saçmalıyorsun, eski bir tanıdık işte. Okul arkadaşım o kadar.
Bedirhan ona doğru birkaç adım attı. Efsun daha ne olduğunu anlamadan belinden yakaladı. İyice yaklaşıp kulağına doğru konuştu. Efsun'un bacakları artık onu taşımıyordu. Elleriyle Bedirhan'ın göğsünden destek almaya çalıştı. Başı Bedirhan'ın çenesinin hizasındaydı.
- Madem öyle, neden böyle hissediyorum? Sanki seni benden alacakmış gibi, sanki buna gücü yetermiş gibi... Değil o, kimsenin buna kuvveti yetmez Efsun.
Efsun hafifçe kaldırdı başını. Bu kadar şiddetli, bu kadar yakıcı mıydı bu adamın sevdası? Ona yakın olmak neden böyle hissettiriyordu? Dokunduğu her yeri kavurmayı nasıl başarıyordu? Gözlerini hiç ayırmadı Bedirhan'dan. Korktuğunu belli etmek istemedi. Bedirhan da onun kadar tedirgin, onun kadar ürkekti. Yaşadıkları, hissettikleri her ne ise onları esaret altına almayı başarıyordu. Bedirhan bir an aklını kaybettiğini sandı. Hiçbir uzvu ona itaat etmiyordu artık. Yavaşça eğildi sevdiği kadının yüzüne. Kendi burnunu hafifçe onunkine dokundurdu. Gözleri Efsun'un pembe dudaklarına kaydı. Bundan sonrası belki o bile hatırlamıyordu. İki deli yüreğin dudakları değil yürekleriydi birleşen. Bedirhan bu kadının dudaklarını öpmüyordu; o ölümsüzlük iksirini içiyordu sanki. Ölüm bile aralarından geçmeye cüret edemezdi artık.
Efsun neye uğradığını şaşırdı, ne yapacağını bilemedi. Sadece bekledi. Bedirhan, dudaklarını onunkilerden ayırana kadar bekledi. Bedirhan'ın aklı başına geldiğinde isteksizce ayrıldı ondan. Efsun'un yanakları ala çalmaya başladığında merdivenden ayak sesleri duyuldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFSUN HANIM
General FictionÖfkesi de sevdası kadar büyük ve korkunç bir kadın... İsfendiyar Konak'ının en değerli hazinesi... Antep'in kızgın ovalarının, taştan evli dar sokaklarının, uçsuz bucaksız fıstık bahçelerinin güzel ama bir o kadar da gizemli, gök gözlü, katran saçlı...