Bölüm 33

6.5K 368 17
                                    

Ayhan'ın başlattığı yangın çabucak evin her yanını sardı. Önce perdeler tutuştu sonra eşyalar. Efsun artık dumandan ve alevden hiçbir şeyi göremiyordu. Ayhan bir yerde öylece oturmuş sonunu bekliyordu. Efsun bir aralık kendi gibi öksüren birinin sesini duydu. İkisi de nefes alamıyorlardı artık. Duman her yeri kaplamış, nefes almalarına olanak vermiyordu. Zaten eski olan ev daha fazla dayanamadı, yavaş yavaş eriyordu. Tavandan bir şeyler düşüp duruyordu. Alevle sarılmış bir şeyler... Efsun yavaş yavaş gözünün önündeki görüntünün gittiğini hissetti. "Herhalde ölüyorum." diye düşündü. Buraya kadardı demek. Ölüm böyle bir şeydi demek. Acaba canı çok yanar mıydı? Yanarak ölmek... İşte bu hesapta yoktu. Efsun korkuyordu artık. Açıkca ölmekten korkuyordu ama elleri bağlı, alevlerin arasında hiçbir çıkar yolu yoktu. Burada öylece ölmeyi bekleyecekti. Usulca gözlerini kapattı. Biraz sonra kendinden geçerken şiddetli bir gürültüyle bir şeylerin yerle bir olduğunu duydu.
***
Bedirhan için yol uzadıkça uzuyordu. Sanki o yolu aştıkça birileri ucundan tekrar tekrar ekliyordu. Ne demişti Ayhan. "Bugün her şey bitecek." Ya Efsunla bir şey olursa... Ya ona zarar verirse... Bedirhan ne yapardı? Nasıl yaşayabilirdi? Hem de kendi kardeşi karısını öldürmüşken, ona zarar vermişken yaşamaya nasıl devam ederdi? Bir yolunu bulmalıydı. Efsun'u kurtarmanın bir yolunu bulmalıydı.
Bedirhan eve vardığında gördüklerine inanamadı. Ev alevden bir top olmuştu sanki. Ayhan yapacağını yapmış, giderken Efsun'u da yaninda götürmeye ant etmişti. Hemen ardından yetişen babasını, Affan Beyi ve adamlarını fark etmedi bile. Çok kısa bir anda gerçekleşti her şey. Sonra hiç düşünmedi Bedirhan. Bir an bile düşünmedi attı kendini evin kapısından içeri. Arkasından bağıran Hasan Beyin sesini bile duymadı. Ölecekse bile onunla beraber ölmeliydi.
Hiçbir şey görünmüyordu. Kollarını yüzüne siper ederek ilerledi evin içerisinde. Sonunda cayır cayır yanan bir kapı gördü. Ilerisinde de yerde duran Efsun'u... Doğrudan onun olduğu yere doğru yöneldi. Kapının etrafını saran alevler içerisine girmesine izin vermiyordu. Tam o sırada yüzüne siper ettiği kolunun üzerine bir şey düştü. Bedirhan, arkasına doğru birkaç adım savruldu. Tekrar hamle yaptığında kapının üst kısmının alevlerle beraber yere düştüğünü gördü. Içeri girmeyi başardığında Efsun'un yanına doğru hızlıca ilerledi. Efsun baygındı.
- Efsun! Efsun yalvarırım uyan. Geldim bak burdayım, seni almaya geldim Efsun. Seninle ölmeye geldim. Bırakma beni. Çıkaracağım seni burdan, sakın bırakma beni!
Efsun'u kaldırdı, kucağına almayı başardığında hala baygındı. Yaşayıp yaşamadığından haberi bile yoktu. Hemen dışarı çıkarmalıydı. Bir an önce Efsun nefes almalıydı. Ama kendisinin de nefes alması artık zorlaşmıştı. Evden çıkmaya çalışırken bir az ötelerinde Ayhan'ı gördü. Bir de üzerine devrilmiş cayır cayır yanan dolabı... Durmadı, dönüp onu kurtarmaya çalışabilirdi. Ama önce Efsun'u bu cehennemden çıkarmalıydı.
***
Evlatları içeride ölüm kalım savaşı verirken Affan Bey ile Hasan Bey de her yere haber salmışlardı. Itfaiye, ambulans ne varsa aramışlar; ulaşmaya çalışmışlardı. Ellerinden başkası da gelmiyordu zaten. Iki babanın yüreği de en az yanan ev kadar alev alevdi şimdi. Ya onlara bir şey olursa...
Hasan Bey daha fazla tutamadı kendini.
- Bir çıksınlar içeriden... Sağ salim bir göreyim evlatlarımı benim canım sana helaldir Affan Bey. Benimkini al. Cehennem alevlerinin içinde kaldılar yavrularımız görüyor musun? Bunu yapan benim evlâdım. Evlatlarımın canına kast eden de benim evlâdım. Allahım beni nasıl bir şeyle sınıyorsun?
- Efsun'um... Kızım... Güzel gözlüm. Dayan yavrum. Dayan da bir alev daha koyma bu ihtiyarın yüreğine.  Dayan da bir evlat acısı daha gösterme bana.
Affan Bey, hırsla tuttuğu gözyaşlarını bırakıverdi. Efsun'u da kaybetme düşüncesi hepsinden beterdi.
- Bir çıksınlar, hele bir çıksınlar Hasan Bey. Kimseden bir şey istediğim yok. Yavrum kurtarsın kendini o cehennemden. Ne intikam ne kan... Bir tek Efsun'umun canına zarar gelmesin.
Birazdan herkes itfaiyenin, ambulansın sesine doğru yöneldi. İtfaiye yangını söndürmek için hazırlanırken Bedirhan kucağında Efsun'la alevlerin içinde belirdi. Can havliyle attı hem kendini hem Efsun'u dışarı. Ambülansın içindeki sağlık görevlileri hemen Efsun'un yanına koştular. Onlar Efsun'un nabzını, nefes alıp almadığını kontrol ederken Bedirhan da korkulu gözlerle onları izliyordu.
- Yaşıyor. Yasıyor değil mi? Bir şey söyleyin. Yasıyor mu?
Affan Bey ile Hasan Bey de onlara doğru koştular.
- Kızım! Yavrum iyi mi?
- Yaşıyor ama nabız çok yavaş. Hemen hastaneye gitmesi gerek.
Efsun'a hemen ilk müdahale yapılıp sendeye alındı.  Ardından da ambulansa hızla taşındı. O, ambulansa taşınırken Affan Bey, Bedirhan'ın eline sarıldı.
- Ne yapıyorsun Affan Bey?
- Kızımı kurtardın, yavrumu bana bağışladın. Gözünü kırpmadın alevlere atladın.
- Kızının başına bunca şeyin gelmesine sebep benim Affan Bey. Belki de her şeyin sorumlusu benim. Ama Allah biliyor ya canımdan da öte can Efsun benim için.
Bu sefer Bedirhan sarıldı onun ellerine.
- Affet beni, hele bir uyansın Efsun. Gözümden sakınacağım onu. Kimsenin zarar vermesine izin vermeyeceğim. Kimse canımızı yakamayacak artık.
Tam o sırada itfaiye ekipleri arasında bağrışmaları duydu.
- Içeride biri var!
Bedirhan, Ayhan'ı orada gördüğünü hatırladı. Affan Beyden ayrıldı, babasına döndü.
- Ayhan... Ayhan içerde baba.
***
Ne yaptılar ne ettilerse ekipler içeriye giremedi. Ev bir süre sonra alevlerden çöktü. Affan Bey kızının yaninda hastaneye doğru ilerlerken Hasan Bey ile Bedirhan Ayhan'ın ev ile beraber yanışını izledi. Alevler kendiliğinden azalınca ekiplerinde yardımıyla yangın söndürüldü. Bir süre sonra içerden Ayhan'ın cansız bedeni içerden çıkarılırken Hasan Bey bacakları onu taşımadı. Olduğu yere yığıldı.
- Neden? Niye yaptın bunu bize de kendine de? Niye hiç azalmadı öfken? Niye kırılmadı inadın? Hıncının neden önune geçemedin de yaşattın bunu bize? Ne derim annene? Nasıl derim oğlun cayır cayır yaktı kendini de bizi de diye?
Hasan Bey... Karadağların koca çınarı... Hıçkıra hıçkıra ağladı. Oğluna, gelinine, kızına, kendine... Içindeki zehri akıtırcasına ağladı.
Ayhan'ın cansız bedenini simsiyah bir poşetin içine koyduklarında artık yapacak hiç bir şey kalmamıştı. Bedirhan gelen polislere her şeyi olduğu gibi anlattıktan sonra babasının yanına gitti.
- Baba...
Hasan Bey, ellerinin arasına aldığı kafasını kaldırdı. Gözleri kan çanağıydı.
- Ben Efsun'a gidiyorum.
Sadece başını sallayabildi.
Bedirhan hemen yola koyuldu. Ayhan artık yoktu. O da daha fazla tutamadı kendini. Boğulurcasına ağladı. Ayhan'la avluda top koşturduğu zamanlar geldi gözünün önüne. Hep mızıkçılık yapardı. Nefret ederdi yenilmekten. Yine yapmıştı işte. Oyunu o bozmuştu her zamanki gibi. Üstelik de kendisine ve Efsun'u zarar vererek... Canı acıyordu, içi kan ağlıyordu ama affedemiyordu da Bedirhan. Yaptıklarını kabullenemiyordu bir türlü. Hangisi daha kötü bilemiyordu. Içindeki bu kızgınlık acısını bile adam akıllı yaşatmıyordu. Ya Efsun'a bir şey olsaydı diye düşünmekten alamıyordu kendini. Ya olduysa diye düşündü birden. Ya çok geç kalkınmışsa... Son sürat  hastane sürdü arabasını.
***
Hastaneye vardığında Affan Bey, Süphan, Ayşe herkes oradaydı. Hızlıca kayınpederinin yanına gitti.
- Efsun nasıl?
- İçeri aldılar, daha kimse bir şey demedi.
Biraz bekledikten sonra içeriden orta yaşlı bir doktor çıktı.
- Doktor kızımın durumu nasıl?
- Merak etmeyin, gelir gelmez yoğun bakım ünitesine aldık. Karbonmonooksit zehirlenmesi vardı ama şuan durumu iyi. Solunum desteği sağlıyoruz. Ayrıca omuz ve üst kol bölgesindeki yanığa da müdahale edildi. Merak edecek bir durum yok.
Hastanede bekleyen herkesin içine su serpildi. Bedirhan içinden binlerce kez dua etti. Allah'a ona son bir şans verdiği için şükürler etti. Doktorlar içeriye bir kişinin girmesine izin verdiler. Affan Bey kızını görmek için yanıp tutuşsa da;
- Kocası girsin, dedi.
Hemşireler, Bedirhan'ı hazırladı. Tam içeri girecekken Affan Bey onu durdurdu.
- Ayhan... Ona ne oldu? Çıktı mı oradan?
Bedirhan sadece hayır anlamında basını salladı ve içeri girdi. Efsun, makinelere bağlıydı, bir şeyle nefes alabilmesi için sürekli oksijen veriyorlardı. Ama yaşıyordu. Bu bile her şeye değerdi. Omzundaki yarasına gözü ilişti. Içeriden çıkarken farketmemişti, şimdi yanığın büyüklüğünü görüyordu. Tüm omzu ve kolunun üst kısmı neredeyse yanmıştı.
- Uyan olur mu? Benim de sana ihtiyacım var Efsun. Her şeyi anlatmaya ihtiyacım var. Uyan, bana dünyaları bağışla.
***
Birkaç gün sonra Efsun'un nefes alışverişler düzeldi, odaya alındı ama hala uyuyordu. Doktor ilacı kestiklerini kısa bir süre sonra uyanacağını söyledi. Bedirhan bir an olsun hastaneden ayrılmadı. Ayhan'ın alelacele yapılan cenazesine bile gitmedi.
Sessiz soluksuz toprağa verildi Ayhan. Cenazede de çok az insan vardı. Karadağlar da büyük bir tören yapmadı zaten. Ne anasının ne de babasının kimseye laf anlatacak hali yoktu. Zelal Hanım kimseyle konuşmuyordu. Hasan Bey'i odasına bile almıyordu. Birkaç günde on yaş birden yaşlanmıştı sanki. Oğlunun acısından ne bir lokma bir şey yiyor ne de bir yudum su içiyordu. Hasan Beyin içi kan ağlarken bir de karısına üzülüyordu. Onu suçladığını biliyordu. Elinden de bir şey gelmiyordu. Ölüm... İnsanı çaresiz bırakıyordu. Hastaneye gidemese de sık sık gelinini arayıp soruyordu.
Halil, tüm ekiplerce aranıyor ama bir türlü bulunamıyordu. Sınırdan geçmiş olabileceği fikri üzerinde duruluyordu. Yine de her ihtimal göz önünde bulunduruluyor, her yer didik didik aranıyordu.
Bedirhan, bir kıpırtı hissettiğinde yatağa doğru yanaştı.
- Bedirhan...
Efsun konuşmakta güçlük çekiyordu. Doktor bir süre sesinin kısık olacağını söylemişti.
- Canım... Söyle gülüm.
- Babam nerde?
- Dışarda, çağırayım mı?
Efsun başını salladı. Bedirhan odadan çıkmak üzereydi ki Efsun elinden yakaladı.
- Bedirhan.
- Efendim gök gözlüm.
- Bana söylemek istediğin bir şey var mı?
- O kadar çok şey var ki... Hele bir toparlan her şeyi, hepsini anlatacağım. Şimdi iyileşmeye bak.
Bedirhan dışarı çıkıp Affan Bey'i çağırdı.
- Uyandı, Efsun uyandı.
- Kızım, nasılsın yavrum?
- Iyiyim ben, siz?
- Biz iyiyiz kızım. Hepimiz seni bekliyoruz. Hepimiz burdayız.
- Çok yorgun görünüyorsun, eve git. Dinlen biraz.
Tam o sırada içeriye doktor girdi.
- Ooo hastamız uyanmış. Umarım onu çok yormuyorsunuz.
Bir yandan seruma bir şeyler enjekte ediyor bir yandan da elindeki kağıtlara bir şeyler yazıyordu.
- Birazdan tekrar pansumanınızı yapıp rutin kontrolleri yapacağız Efsun Hanım. Hiç merak etmeyin siz de bebek de gayet sağlıklısınız.
Bedirhan önce Efsun'a sonra doktora baktı.
- Bebek mi?

EFSUN HANIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin