"Ne işi var bunun burada?"
Emre'nin tepkisine karşılık Aselin gayet sakin bir tavırla babasının koluna girerek onu zıt bir yere sürükledi.
"Babacım o kendi babasıyla konuşmaya geldi gel biz seninle dışarıda bir yerlere gidelim."
Aselin babasını çekiştirirken bu sefer Savaş isyan bayraklarını çekmişti. "Benim kimse ile konuşacak bir şeyim yok."
Barış tam gidecekken Aselin gözlerini doldurup duygulu duygulu baktı.
"Baba lütfen. Ben bile bazı şeyleri kendi içimde kabullendim. Sen böyle yapma."
Aselin'in ona baba demesi Savaş'ı mest etmiş, şaşırtmış, hayrete düşürmüştü. En sevdiği gelini ona baba dediyse daha tartışacak başka bir şey yoktu.
"Pekala."
Aselin ona minnetle gülümseyip babasını bu sefer gerçekten dışarıya çıkardı. Yaptığı plan işe yaramıştı. Herkes ailesi ile barışmalı idi. Bu sebeple de kalan son enerjisini buna harcıyordu.
Babası ile kenarda bir banka yan yana oturmuş boşluğa bakıyordu. Babasına bir şey diyemezdi ilk o konuşmalıydı.
Bir yandan da karşılıklı masada Barış ve Savaş oturuyorlardı. İlk sözü Barış alacaktı babasını nefret söylemlerini dinlemek istemiyordu.
"Ben pişman değilim. Senden özür dilemeyeceğim çünkü hata yapmadım. Bu yaptığıma hata dersem Nil'e de hata demiş olurum. Ha dersen bize niye anlatmadın belki orada hatalıyım."
Savaş anlayışla başını salladı. Yapacak bir şeyi yoktu bu saatten sonra, gelini bile olayları kabullenmişti daha ne diyebilirdi ki..
"Sarsıldım. Aşırı sarsıldım ama en çok da kırıldım. Benimle paylaşmaman bana anlatmaman beni mahvetti. Bir çocuk en değerli sırrını annesi ve babası ile paylaşmıyorsa o anne baba sorunlu demektir. Biz sorunlu muyduk?"
Barış babasından bu tepkiyi beklemediği için afallamıştı. Çünkü olaya hiç bu yönü ile bakmamıştı.
"Baba öyle şey mi olur? Ben sadece sizi daha fazla üzüp kırmak istemedim. Sen zaten o olaylar sebebiyle yeterince keyifsizdin."
Savaş başını olumlu anlamda sallamaya devam etti. "Elimden geleni yapacağım. Ama daha fazla Asel ile birbirinizi üzmeyin."
Her iki baba evlat da aralarındaki problemi az çok halletmişti. Her ne kadar kırgınlıklar hala dört kalpte yer etse de hiç kimse babasına veya çocuğuna kayıtsız kalamazdı.
Günler geçerken Barış ve Aselin çok çabuk kurulmuş olan çekirdek ailelerine adapte olmaya çalışıyorlardı. Özellikle Aselin asla alışamam dediği anneliğe çarpı iki şekilde alışmış, bir yandan oğlunun bir yandan da üvey kızının ihtiyaçları ile ilgileniyordu. Her birine yetişmeye çalışıyor, Nil'in kendisini ayrı hissetmesini engellemeye çalışıyordu. Bu dengeyi kurmak en başlarda zor gelse de sonralarda Nil'i bir abla gibi değil de anne gibi sevmeye başlayınca sanki o doğurmuş gibi hissetmeye başlamıştı.
Hele ki Nil'in ona anne deme teklifi Aselin'in kalbini kocaman yapmıştı. Resmen 11 yaşında bir kız çocuğu vardı. Kendi doğurmasa bile 29 yaşındaydı ve 11 yaşında güzeller güzeli bir kızı vardı. Yaman'ın sevgisi kalbinde ne kadar büyükse Nil de o kadar büyüktü. Sahiplenme duygusu ile her ikisini de büyütüyordu. Ve zaman da geçiyordu.
"Artık biraz da benimle ilgilensen? Hani hayatta sadece çocukların yok bir de kocan var?"
Barış yatağa girerek uyuklamaya başlamış karısına sırnaştı.
Aselin omuz silkerek kocasına arkasını döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bal Tadında
Romance(Kirli Miras adlı hikayenin ikinci kitabıdır. Birinci kitaptan bağımsızdır ama okunması tavsiye edilir.) Elindeki evlilik cüzdanını sallayarak ama gayet de uyuz bir sakinlikle konuştu Aselin. ''Neden evlendin benimle, şimdi doğruyu söyleyebilirsin...