''Biraz konuşalım mı?...''

8.1K 625 180
                                    

İftar sonrası çayınızın yanında tatlı olmaya geldik😂

Hayırlı Ramazanlar 🤗😍

Aselin yaşadığı sinir krizi yüzünden doktorlar tarafından uyutulurken annesi ve Sıla yanındaydı. Emre ise hastanenin arka bahçesinde Barış'ı öldüresiye dövüyordu.

''Ne dedim lan ben sana?! Kızımı üzmeyeceksin seni bu dünya üzerinden silerim demedim mi?!''

Barış ağzını açıp tek kelime edemiyordu. Ne diyebilirdi ki karşısındaki adam sonuna kadar haklıydı. Adam olup sevdiği kadını mutlu etmeyi bile becerememişti. Aselin'i kaybetmemek için kafasında kurduğu plan elinde patlamıştı bir de  Üzeceğini bile bile üzmeyeceğim diye söz vermişti.

''Sana anlattım, kızımın ne kadar kırılgan olduğunu yaşadıklarını anlattım sen ne yaptın? İlk fırsatta dağıttın lan! Oğlum dedim elimde büyüdü kızımı başkasına emanet edemem dedim ama sen şerefsiz çıktın!''

Savaş köşede oturmuş iki elinin arasına başını almış o tarafa bakmamaya çalışıyordu. Oğlu bir bok yemişti dayağı hak ediyordu ama her ne kadar hak etse bile dayak yemesini de izleyemiyordu. Çünkü müsait bir zaman gereken cezayı oğluna elleri ile verecekti.

Emre üç yumruktan sonra yere kapaklanan Barış'ı yakalarından tutup kaldırmıştı. Sinirle tısladı.
''Kaybettiğin tek şey Aselin değil gerçi onu kaybettiğini ne kadar umursadığın meçhul ama  çocuğunun da yüzünü asla göremeyeceksin.''

Sözü bitince kıracak kadar güçlü bir darbe ile burnuna kafa attı.

Ellerini silkeleyerek üstünü başını düzeltti. Sinirleri hala yatışmamıştı. Sabaha kadar dövebilirdi ama kızı uyanmış olmalıydı onun yanına gidip kanatlarının altına almalıydı biricik kızını. Gidecekken Barış arkasından kendini biraz olsun toparlayarak  bağırdı. ''İşte buna karışamazsın! İstediğini yaparsın döversin söversin ama ne sen ne de bi başkası beni ne Asel'den ne de çocuğumdan ayıramaz ?!''

Emre omzunun üstünden  dönerek alaylı bir gülümseme takındı. ''Bak sen çocuğun demek ha? Ağzımı bozdurma benim, çocuğunun annesini bu hale getirdiğin gün çocuğundan zaten vazgeçmişsin demektir. Hiçbir çocuk böyle bir babayı annesinin yanında istemez.''

Emre  hastaneye girmişti işte hemde arkasında yıkılmış bir Barış bırakarak. Ağır konuştuğunu biliyordu ama kızını o halde görünce dünyası başına yıkılmıştı karşısındaki babası olsa dahi tanımazdı.

Barış ise duyduğu cümlelerin gerçekliği ile sarsılmıştı. Sahi hangi çocuk böyle bir babayı isterdi ki? Olduğu yerde çöküp kaldığında babasının ona bakmadan içeri girdiğini gördü. Baba oğlu istemediği gibi oğul da babasını istemeyecekti. Yalnız olduğunu şimdi hissetmişti.

 Aselin uyandığında direk bebeğini sormuş daha sonra yaşadığı adrenalin patlaması sebebiyle sessiz sessiz ağlamaya başlamıştı. 

Ne annesine ne de babasına bakacak yüzü vardı. Kendini şuan dünyada ki en küçük şey gibi hissediyordu. Çaresiz, bomboş, kimsesiz.

Emre Sıla ve Savaş'ı odadan göndererek ağlayan kızının yanına oturup elini avuçlarının arasına aldı. ''Aselin bana bak.''

Aselin ağlamaktan kızarmış şişmiş  gözlerini anne ve babasına çevirdi. Utanıyordu hemde çok. Annesi ağlıyordu ve bunun sebebi kendisiydi. Onu uyarmıştı, Barış'ın onu üzeceğini defalarca söylemişti. O ise aşk denen saçmalığın sarhoşluğu ile kendini kaptırmıştı.

''Neden bize anlatmadın?''

Aselin babasının cümlesiyle daha da şiddetli ağlamaya başladı. ''B-ben özür dilerim. Sizi üzmek istemedim.''

Bal Tadında Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin