Aselin her ne kadar Barış, iyiyim babanla sadece konuştuk dese de ona inanmamıştı. Tüm geceyi Barış'ı deli gibi merak ederek geçirdi. Ertesi gün sabahın köründe şirketin önünde bulunmuş mekik dokuyarak Barış'ı bekliyordu. Kanlı canlı sapasağlam göremezse muhtemelen kalp krizi geçirirdi. İçinde affedemediği şeyler olsa da seviyordu işte.Dün gece babası uyuduktan sonra annesi odasına gelip ona açık bir dille üzülürse kesinlikle yanında olmayacağını belirtmişti. Baştan uyardığını söylemiş, Barış'ın tek hatasında buna Sıla ve Savaş dahil olsa da bütün gemileri yakacaktı. Asel annesinin bu öfkesini anlamıyordu. Barış'a en başta bu kadar kızmamış hatta Aselin'i o teselli etmişti. Ama ne olduysa bir kaç yıl içinde Esra tamamıyla bir Barış antisi olmuştu.
Uzaktan gelen Barış'ı gördüğünde koştur adım yanına gitti.
Eli kolu sağlamdı, yürüyebiliyordu ama sol elmacık kemiğinin üzerinde yeni oluşmaya başlamış bir morluk vardı. Asel bunu görünce içi acıdı.
Hafifçe elini üzerinde gezdirdi. "Çok acıyor mu? Of baba ne yaptın ya!"
Barış şuan o morluğu elbette umursamıyordu. Başını iki yana salladı. "Baban, eğer kızımı üzersen onu bir daha göremezsin dediğinden daha fazla acımıyor."
Aselin emindi ki babası bu cümlelerden daha fazlasını ve ağırını söylemişti.
Asel bir şey ararcasına Barış'ı inceledi. "Başka bir şey?"
Barış elini tutarak onu şirkete yönlendirdi. "Yok bal surat hadi işimize bakalım. Ama önce kahvaltı yapalım."
Herkesin bakışları arasında el ele şirkete girmişler kendi katlarına çıkmak için asansör beklemeye koyulmuşlardı. O sırada Barış kahvaltı için bir şeyler sipariş ediyordu.
Aselin telefonla konuşan sevgilisini dürttü. Barış telefondaki adama bir saniye diyip sevgilisine döndü.
"Efendim canım."
Aselin sanki çok gizli bir sır verirmiş gibi sessizce Barış'a yaklaştı. "Bana mantı söylesen canım çok çekti. Ama yanına da ımm şey hangisi olsun ya" Diye kendi kendine düşünürken Barış ona yardımcı olmak adına "Aklında ne varsa hepsi olsun."
Aselin "Tamam o zaman mantının yanına künefe bir de şey frambuazlı pasta."
Barış Aselin'in bu isteğini yüz buruşturmak istese de alınmaması için sadece içinden 'acaba bu karışık şeyleri nasıl yiyecek' diye düşünmeye başladı. Tabi o sırada siparişleri vermişti.
"Canım sabah sabah mantı künefe ve pasta mı yiyeceksin?"
Aselin olumlu anlamda başını salladı. "Ne var ki mantı her saatte yenir. Diğerleri de."
Barış bundan sonra daha bir şey söylememe ihtiyacı hissetti.
Yemekler gelene kadar Aselin tuvalete gitmek için kendi odasına girdi. Ve gördüğü manzara karşısında rahat bir nefes aldı. Evet hamile değildi ve deminki canının bir şeyler çekmesi de kesinlikle özel gününün suçuydu. Az daha aş erdiğini falan sanacaktı. Çünkü sabahın köründe mantı ve o kadar tatlı yemek onun işi değildi. İşlerini hallettikten sonra tekrar Barış'ın yanına dönerek sohbet etmeye başladılar. O arada yemekler gelmiş bir yandan yemek yiyorlar bir yandan huzurun tadını çıkarıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bal Tadında
Romansa(Kirli Miras adlı hikayenin ikinci kitabıdır. Birinci kitaptan bağımsızdır ama okunması tavsiye edilir.) Elindeki evlilik cüzdanını sallayarak ama gayet de uyuz bir sakinlikle konuştu Aselin. ''Neden evlendin benimle, şimdi doğruyu söyleyebilirsin...