XLVIII.

54 7 1
                                    


Biz erkekler salonda, bayanlar ise yarı aralık bırakılmış odalarda oturdular. Benim açımdan son derece sıkıcı bir akşamdı ve tek kelime etmeden konuşmaları takip etmeye çalışıyordum. Paşa ise aralıklarla beni gösterip 'Padişah Efendimizin Misafiri' diyerek iltifatlarda bulunuyor ve bu sayede dalıp gitmeme engel oluyordu. Kahveler içildikten sonra Paşa

"Nasipse olur inşallah." Diyerek misafirlerini uğurladı. Bu cevaba canım bir hayli sıkılmıştı. Suratım asık bir halde salonda bir süre daha oturduktan sonra baş ağrımı bahane ederek müsaade istedim ve odama çıktım. Herkes yorgun düşmüş olacak ki o akşam el ayak çabuk çekildi. Yine de gece yarısını bekledim ve neredeyse ayakuçlarıma basmak suretiyle yürüyüp arka bahçeye geçtim. Gelir miydi bilmiyorum ama ben bekleyecektim. Yaklaşık bir saat geçmişti ki sağına soluna bakına bakına çıka geldi. Beni gördüğü halde yanıma gelmek yerine, bahçenin en uzak noktasındaki ağaçlardan birinin altına gidip oturmayı tercih etti. Kalkıp yanına gittim. Yıldızların rahatlıkla görülebildiği, ılık bir yaz akşamıydı. Ay bir kandil gibi yüzünü aydınlatıyor, bu sayede ürkek bakışlarını rahatlıkla görebiliyordum. O kadar mutluydum ki keşke bu an hiç bitmese ve sonsuza dek sürseydi. Ancak her şeyiyle sınırlı olan insan, sonsuza dek nasıl mutlu olabilirdi? Belki de bu yüzden cennet vardı ve de sonsuzdu.

"Geleceğini biliyordum."

"Gelmesem ne yapardın?"

"Beklerdim."

"Ya hiç gelmesem?"

"Pencerene taş atardım."

"Yapar mıydın gerçekten?"

"Yapardım."

"Delisin sen. Ayrıca bu yaptığımız da tam bir delilik. Bi de çok tehlikeli. Umarım farkındasındır?"

"Benim için en büyük tehlike sensizlik."

"Yalancı!"

"Ben hayatım boyunca bir kez bile yalan söylemedim."

"Yalancı! Yalan söylemeyen insan mı olurmuş?"

"Yalan, gerçekle yüzleşememektir, hakikatten kaçmaktır ya da bir korkunun ürünüdür. Benim böyle kaygılarım ya da korkularım hiç olmadı. Yalan aynı zamanda aldatmaktır. Peygamberimiz 'Bizi aldatan bizden değildir.' Dediği halde inançlı insanlar nasıl oluyor da rahatlıkla yalan söyleyebiliyorlar. Bence mensubu olduğumuz din, sadece nüfus cüzdanımızda yazılı haliyle beş harften ibaret kalmamalı. Hem..."

"Tamam! Tamam! Lafımı geri alıyorum."

"Rıza Paşa ile konuştun mu?"

"Hayır ama yarın beni çağırır illa ki."

"Ne diyeceksin?"

"Ne dememi istiyorsun?"

"Yüreğinden geçenleri söyle!"

"Yüreğimden geçenleri söyleyemem. Daha önce de söylediğim gibi Paşa Babama bırakacağım kararı."

"Tamam, velev ki ben yalancıyım sen doğrucu ol ve bana açıkça söyle. Bu akşam gelen ve sana talip olan adam da gönlün var mı yok mu?"

"Var tabi ki. Onunla görüştük, konuştuk. Onu öyle çok seviyorum ki zatına hitaben şiirler bile yazdım."

"Demek gönlün var."

Kabadayı 1908 (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin