8

6.7K 310 24
                                    

Çocuk, gözlerini Yağmur'dan ayırmaksızın masasından kalkarak, patronun yanına gitmişti. Yağmur'un gözleri yerdeydi ve bakmaya cesaret edemiyordu. Çocuğun hâlâ ona baktığını hissedebiliyordu. Yutkunarak yavaş yavaş çıkış kapısına doğru yönelmişti ve tam kapının kolunu tutacaktı ki, birisinin onun omzuna dokunduğunu hissetti. Kafasını yerden kaldırarak, kendisine dokunan Nanami'ye baktı.

"Yağmur, nereye?"

"Hava almam gerek. Kendimi iyi hissetmiyorum."

"Ama daha patronun oğlu kendini tanımadı ki.."

"O..olsun. Ben yine de gideyim."

"Olmaz."

"Neden?"

"Kural var. Toplantı bitmeden kimse bir yere gidemez."

"Ama..."

"Nanami! Napıyorsun orda? Hemen buraya gel."

"Peki efendim. Hadi Yağmur sende yerine geç."

....

Jung sessizce etrafına bakmaktaydı. Biri hariç bütün Sam&Semi çalışanlarının gözleri onun üstünde olduğunu hissedebiliyordu ve bundan hiç hoşlanmıyordu. Ama mecbur bunu yapmak zorundaydı. Sonuçta bu şirketin ortaklarından biriydi ve kendini tanıtmak zorundaydı. Derin bir nefes aldı ve sakin durmaya çalışarak kendini tanıttı.

"Merhaba Sam&Semi çalışanları. Ben Jung Taekwoon. Buranın ortağı ve müdür yardımcısıyım. Sizinle burada uzun, güzel ve başarılı bir zaman geçirmek istiyorum. Umarım öyle de olur."

Sessizlik. Tam da beklediği gibi. Başka ne bekleyebilirdi ki? Yerine geçti ve toplantısının bitmesi umuduyla kendisine bakmayan kıza baktı. Gözleri hep yerdeydi ve tedirgin olduğu belliydi. Dikkatle kıza bakmaya devam etti. Buralı olmadığı kesin olmasına rağmen tanıdık geliyordu. Ama kimdi? Elini başına koyup düşünmeye başladı.

Kısa boylu ve zayıftı. Saçları siyahtı ve gelişi güzel toplamıştı. Elleri ve yüzü küçüktü. Ten rengi kumraldı ve üzerinde sade bir bluz ile kot pantolon vardı.

Kimdi bu kız? Yüzünü görmüştü ama çok net değil. Eğer yüzünü bir kez daha görse ya da sesini duysa belki tanırdı. Ama kız sadece yere bakıyordu ve sürekli yutkuyordu.

"Boşver ya. Kimse kim. Beni ilgilendirmez."

Başını arkaya yaslayarak, gözlerini kapadı ve toplantı süresince öyle kaldı.

...

Sonunda toplantı bitmişti ve Yağmur rahat bir nefes alabilirdi. Hızla sandalyesinden kalktı ve kapıya doğru hızlı adımlarla yürümeye başladı. Tam kapıya doğru yaklaşmışken bir ses onu durdurmuştu.

"Pardon, bakar mısınız?  Sanki sizi bir yerden tanıyor gibiyim. Acaba bana doğru döner misiniz?"

Bu o çocuktu. Kendisine çarpan çocuktu.

"Pardon. Beni duyuyor musunuz?"

Yağmur dudağını ısırarak olduğu yerde durdu. Eğer dönerse, biterdi. O yüzden hiçbir şey duymamış gibi kapıya doğru yöneldi ama tam kapının kolunu tutacaktı ki soğuk bir el onun bileğinden tutarak, döndürdü ve iki çift siyah gözle karşı karşıya geldi.

"Sen!"

Yağmur hiçbir şey söylemeden, sadece Jung bakıyordu.

"Sen bana iki kere çarpan kızsın. Demek burda çalışıyorsun. Adın ve pozisyonun nedir?"

Yağmur sadece Jung'un soğuk elini hissedebiliyordu. Sanki birşey olmuştu da Yağmur hem konuşma yetisini, hem de duyma yetisini kaybetmişti. Sadece derin derin nefesler alıyordu.

"Kartvizitin nerede?"

Jung, Yağmur'un boyundaki kartvizine eline aldı. Bir yandan kartviziteki bilgileri okurken, diğer yandan siyah gözleriyle Yağmura baktı.

"Yağmur Duruk, çevirmen. Adına bakılırsa türksün. Her neyse, on dakika sonra odama gel."

Jung'un gitmesiyle Yağmur derin bir nefes aldı ve gözlerini tavana dikti.

"Şimdi yandın Yağmur."

Patronumun Vampir Oğlu [Düzenleniyor]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin