Kalbi, tıpkı bir insanın kalbi gibi atıyordu. Tıpkı aşık bir insanın kalbi gibi atıyordu. Bu durum Jung'u biraz rahatsız etmişti, çünkü kalbini ilk defa bir insan gibi attığını hissediyordu. Ve ilk defa bir insan gibi aşkı hissediyordu.
...
Jung yavaşça tekrar çevirmen kıza baktı. Uyuyordu ama ellerinin titremesinden ve ağzının hafifçe oynamasından anladığı kadarıyla rüya görüyordu. Hafifçe gülümsedi ve çevirmen kızın saçlarını öptü.
"Acaba rüyasında beni görüyor mudur?"
Artık bütün gülümsemesi yüzüne yayılmıştı ve bunun farkındaydı. Elini ağızına götürerek gülümsemesi yok etmeye çalıştı ama sonra bundan vazgeçti. Gülümsemesi yüzündeyken acaba nasıl görünüyor diye düşünerek yavaşça ayağa kalkmaya çalıştı ama çevirmen kızın bundan rahatsız olduğunu belirtesiyle yerine geri oturdu.
"Anlaşılan bugünü burda oturmak zorunda kalacağım."
Tekrar gülümsedi. Artık yanaklarının iyice gelindiğinin farkındaydı ve bu onun hoşuna gidiyordu. Kendisi artık bir canavar olduğunu hissetmiyordu. Artık kendisinin insan olduğunu hissediyordu.
...
Yağmur Bay Jung'un göğüslerinin sürekli inip kalkmasından rahatsız olmuş bir şekilde gözlerini açarak Bay Jung'a baktı. Bay Jung gülüyordu ve gülümsemesi bütün yüzüne yayılmıştı. Şaşırarak tekrar baktı Yağmur. Bay Jung gerçekten gülüyordu ve güldüğü zaman yüzünde oluşan ifade Yağmurun gülümsemesine sebep olmuştu.
Yağmur gülümseyerek Bay Jung'a baktı. Yüzündeki gülümseme Bay Jung'a çok yakışmıştı. Hem de çok. Gerinerek Bay Jung'a biraz daha yaklaşmak istedi ama sonra Bay Jung'un kucağında olduğunu fark edince hemem durdu ve başını yere eğdi.
"Çevirmen? Neden şimdi başını eğdin ki?"
Yağmur utanarak Bay Jung'a baktı. Yüzü hâlâ gülümsüyordu.
"Şey uzun süredir kucağınızda oturuyorum da belki rahatsiz olmuşsunuzdur."
Bir an Bay Jung'un gülüşünün yok olup yine o soğuk Bay Jung'a dönüşeceğini zanneti Yağmur. Yüzünü biraz geri çekerek aşağıya eğdi ve olacakları bekledi.
"Rahatsız filan olmadım çevirmen. Bunun hakkında endişelenmene gerek yok. Yalnız uyurken fazla hareket etmiş olabilirsin."
Bay Jung'un göz kırpmasıyla yüzüyle beraber bütün vücudu kızardı. Ellerini tutarak Bay Jung'a baktı ve sonra başını tekrar eğdi.
"Hemşire çağırmamı ister misin?"
"N...neden?"
"Ateşin çıktı galiba, heryerin kızardı."
"Y..yoo"
Dur, ben en iyisi hemşire çağırıyorum hem bacaklarıma da kan gitmiş olur."
Bay Jung'un kendisini yavaşça kucağından alıp koltuğa oturmasıyla burun buruna gelmişlerdi. Artık aralarındaki mesafe yalnızca bir santimdi ve Yağmur Bay Jung'un dudağının sıcaklığını hissedebiliyordu. Başını hemen yere eğdi ve Bay Jung'un uzaklaşmasını bekledi. Kapının kapanma sesiyle başını kaldırdı ve elini göğsüne getirerek kalbini dinledi. Kalbi çok hızlı atıyordu.
...
Jung hastane koridorlarında dolaşıyordu. Dolaşırken de etrafına bakıyordu. Etrafında genellikle doktor ve hemşire vardı, bir de bazı çocuk hastalar. Gözünü çocuk hastalara verdi. Çoğu korkmuştu ve korkudan ağlıyordu. Çoğu ise korkudan anne ve babasına sarılmıştı. Aklına yetimhanedeki günleri geldi ama o günleri hatırlamak istemiyordu. Kafasını sallayarak yürümeye devam etti. Az ışıklı koridorlarda yürürken bir sesle olduğu yerde durdu.
"Taekwoon.."
Birisi ona sesleniyordu. İnce ve tiz bir sesle ona sesleniyordu ama bu ses bir insana ait değildi.
"Taekwoon"
İşte yine oldu. Jung kulaklarını kabartarak sese iyice dinledi. Bu ses kesinlikle insan sesi değildi. Bir hayvana da ait olamazdı. O zaman tek bir seçenek kalıyordu. Vampir!
"Taekwoon, yanıma gel!"
Jung sesin olduğu yere doğru yürüdü. Yürüdükçe ses daha da netleşiyordu. Adımlarını hızlandırdı. Artık sesle beraber sesin sahibi de görünüyordu. Daha da yakınlaştı. Artık sesin sahibin yüzü netti ve yüzündeki şeytani bakışta öyle. Jung olduğu yerde durarak kendisine seslene baktı. Kendisinden daha güçlü olduğu belliydi ama kendi türünden olmadığı daha da belliydi. Jung sinirlenerek ona baktı.
"Ne istiyorsun?"
"Belli değil mi? Buraya bir amaç için geldim."
"Amacını söyle ve git."
"Peki öyle olsun. Vampir konseyi bu gece yarısı dolunaydan sonra toplanacak ve senin gelmeni istiyor."
"Vampir konseyi ile olan bağlantı...."
"Gelmek zorunlu Taekwoon. İstesen de istemesen de."
"Peki."
Jung sabırla diğer vampirin gitmesini bekledi. Diğer vampir tam arkasını dönüp gidecekken, geri döndü ve Jung'a baktı. Jung bu bakışı hiç sevmemişti.
"Vampir konseyine gelirken yanına canlı av getir. İnsan olsun. Mesela..."
"Mesela..?"
Jung ne diyeceği anlamıştı. Gözleri kıpkırmızı bir şekilde ona baktı.
"Mesela üzerindeki kokunun sahibi olabilir. Umarım kokusu kadar kendisi de lezzetlidir."
"Ondan uzak DUR!"
"Sen bilirsin. Vampir konseyinde görüşürüz kardeş."
Diğer vampir gitmişti ama Jung hala sinirliydi. Sinirli ve tedirgin, çünkü bu sefer hayatı tehlikede olan kendisi değil. Hayatı tehlikede olan çevirmen kızdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Patronumun Vampir Oğlu [Düzenleniyor]
VampireYağmurun başı dertdeydi. Çünkü; patronunun oğlu vampirdi ve o vampir sadece Yağmuru istiyordu. Kapak tasarımı: @writerladyy