50

2.5K 126 1
                                    

Yağmur yavaşça başını kaldırarak seslerin geldiği yöne doğru baktı ve Jung'u gördü. Gelmişti. Kendisini kurtarmaya gelmişti ve şuan karşısında duruyordu. Ama sanki Jung'un gözlerinde garip bir duygu vardı ve Yağmur bu duyguyu anlamakta güçlük çekiyordu. Nedeni Jung'un karşısında duran vampir miydi? Jung onu tanıyor muydu? Peki kimdi bu gizemli vampir? Yağmur bunu anlamak için ayağa kalkmaya çalıştı ama zincirlerinin ağırlığı yüzünden sadece Jung'un elindeki tabancayı görebilmişti. Yağmur tekrar yavaşça ayağa kalkarak Jung'a seslendi ve Jung ile beraber gizemli vampir de kendisine dönmüşlerdi. Şimdi her ikisi de kendisine bakmaktaydılar.

...

Jung hem kardeşi olarak gördüğü Kim'e hem de sevdiği kıza bakmaktaydı ve ne yapacağını bilmiyordu. Kalbi ve aklı yüzünden ikilemdeydi ve bu ikilem onu çılgına çeviriyordu. Başını iki elinin arasına alarak yere eğildi ve derin nefesler alarak bu sorundan kurtulmaya çalıştı ama Kim'in sözleri onu daha da çılgına çeviriyordu.

"Şu haline bir bak, şu yaşadığın duruma bir bak. Ne için? Bir insan için mi? Bir insan için mi kendini tehlikeye atıyorsun? Bırak onu Jung ve aramıza katıl. Sen bir vampirsin Jung. Bunu değiştiremezsin."

Jung'un artık iki elinin arasında değildi. Kim'e bakarak yavaşça ve istemsizce ayağa kalktı. Ne yapacağını bilmiyordu ama ne yapamayacağını da biliyordu.

"Doğru söylüyorsun. Ben bir vampirim. Bunu kimse değiştiremez, ben bile. Ama sen de bir vampirsin benim gibi. Ve sen de benim gibi sadece hayvan kanıyla beslenen bir vampirsin."

Jung sözleriyle Kim'i etkilemişti. Jung, Kim'in anı yaşadığı şaşkınlığı ve şaşkınlıktan dolayı Kim'in ikilem arasında kaldığını rahatlıkla görebiliyordu. Jung artık ne yapmasını gerektiğini biliyordu.

"Düşün. Irkına hizmet ettiğini söylüyorsun ama onlar senden değil, sen de onlardan. Hem senin ailen öldüğünde sana yardım ettiler mi? Yanında oldular mı?"

Kim'in ellerinin giderek gevşediği görebiliyordu Jung. Kim'in gözlerini artık kırmızı da değildi.

"Aileni insanlar öldürmüştü ve bu yüzden insanlardan korkuyorsun. Peki ailenin ölümünden sonra hiç insan öldürdün mü? Yoksa bir korkak gibi bir mağara mı saklandın?"

"Sen bana ne demeye çalışıyorsun? Ben korkak değilim. Anladın mı?"

Jung yavaşça bir adım daha atarak sözlerini emin bir şekilde devam etmeliydi. Belli ki sözleri Kim'i etkiliyordu ve onu savunmasız bırakıyordu.

"Sen korkak değilsin Kim ama yaptığına bir bak. Bu sen misin gerçekten? Sana hiç yardım eli uzattılar mi ki onlara yardım ediyorsun? Yoksa sırf insanlara olan kinden dolayı mı seni kullanıyorlar? Düşün bir bunu?"

Jung bir adım daha atarak Kim'in ellerine baktı. Kim'in elleri artık boştu ve hafif hafif titrediği belliydi. Jung bir adım atarak aradaki mesafeyi kapatmayı denedi.

"İnsan kanına zaafı olan vampirler yüzünden bizim de başımız hep tehlikedeydi. Yanılıyorsam söyle. Onlar yüzünden bizim gibiler de hep öldürülmedi mi? Onlar yüzünden biz de insanlardan saklanmadık mı? Neden şimdi onlara yardım ediyorsun? İçindeki öfke gitsin diye mi?"

"Öfke? İçimde öfke olduğunu kim söyledi sana? Benim içimde sadece öfke yok. İNTİKAM ve NEFRET de var. Ve inan bana bu duyguları o ucuz sözlerinle gidemez. Asla gidemez."

Kim'in dinen öfkesi tekrar alevlenmişti ve bu sefer ki daha kötüydü. Artık Kim'in gözleri kan gibi kıpkırmızıydı ve vücudundaki bütün damarları gözüküyordu. Tırnakları ise Kim'in elindeki bıçaktan bile uzun ve sipsivriydi. Bu durum Jung'u korkutmuştu. Jung, geri bir adım atarak Yağmur'a baktı. Korkuyordu ve artık kurtarılması gerekiyordu ama Kim ile de dövüşemezdi. Hele de onun vampir haliyle dövüşemezdi.

"Ne oldu kardeşim? Sanki biraz gergin gibisin. İstiyorsan seni bu gerginlikten kurtarabilirim. Sadece bana katıl ve insanların senin kölen oluşunu seyret. "

"Kim bu sen değilsin. Olamazsın da. Kendine bir bak. Ailen böyle olmanı mı isterdi?"

"Onlar öldü Jung. GÖZÜMÜN ÖNÜNDE."

"Ama onlar ölse bile, onların istemediği birine mi dönüşeceksin? Öfke, nefret ve intikam duyguların seni ele geçirip ailenin istemediği birine mi dönüşeceksin? Anneni hatırla sana hep ne söylerdi?"

"Hayat, herkesi istemediği birisine dönüştürür ve bu dönüşüm hayatlarını sonsuza dek etkiler."

"İstemediğin birine gerçekten dönüşmek mi istiyorsun?"

"Ben bu dönüşüme kendim istedim."

"Hayır istemedin Kim. Seni buna zorladılar. Sen asla masum bir canlıyı öldürmezsin, öldüremezsin. Hele ki bu masum bir canlı dişi ise. Ona dön bir bak. Aileni öldürenlere benziyor mu yoksa daha çok anne mi?"

Jung, Kim'in yavaşça Yağmura doğru gittiğini gördü. Yağmura yaklaşıp, gözlerine baktığını gördü. Elleriyle yavaşça Yağmur'un yanağını okşarken, gözlerindeki o duyguyu gördü anda Kim'in yanına gelerek kaldığı yerden devam etti.

"Ona bak. Özellikle simsiyah gözlerine. Sence bu güzel gözlere sahip birisi kötü olabilir mi?"

Jung, Kim'in omzunu olabildiğince sımsıkı sıkarak Kim'i izlemeye devam etti.

"Kim, neler yaşadığını ve neler hissettiğini bilmiyorum. Sana hak veremiyorum ama şunu biliyorum ki, sen asla ama asla böyle biri değilsin. Sen tanıdığım en güçlü en hızlı, en akıllı, en kurnaz ve en iyi vampirsin. Ve öyle kalmanı istiyorum. Lütfen eski Kim ol."

Jung, Kim'in kendisine dönmesiyle elini doğru uzatmıştı. Bunu neden yapmıştı bilmiyordu ama bu onun son fırsatıydı ve işe yaraması için içinden dua ediyordu.

"Hadi Kim. Lütfen geri dön."

Patronumun Vampir Oğlu [Düzenleniyor]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin