35

3.4K 177 0
                                    

Jung gözlerini yavaşça arayarak, Çevirmen kıza baktı. Kucağında yavru kedi gibi kıvrılmış uyuyordu ve eliyle kendi elini sımsıkı tuttuğunu hissedebiliyordu. Ama bu his güzel olsa bile bu hisse engel olan bir koku vardı. Kan. Çevirmen kızın kanı ve bu çevirmen kızı kanı kendisini deli ediyordu. Deli ediyordu ve kendisini kontrol etmekte zorlanıyordu. Ellerine baktı. Damarları yavaş yavaş ortaya çıkıyor ve tırnakları uzamaya başlamıştı.

"Lütfen, lütfen. Burda olmasın."

Jung başını tavana doğru kaldırdı ve gözlerini kapatarak kendini kontrol etmeye çalıştı. Çevirmen kız onun dermanı olduğu kadar da derdiydi. Daha doğrusu onun en büyük korkusuydu. Ve bu korku onu deli ediyordu ama bunu seviyordu ve hiç bırakmak istemiyordu. Sonuçları ne olursa olsun, bırakmak istemiyordu.

Jung başını Çevirmen kıza doğru eğerek baktı. Hâlâ uyuyordu ve alnına düşen saçları yüzüne perde gibi kapatıyordu. Başını saçlarına doğru getirterek saçlarını kokladı. Çevirmen kız her ne kadar yağmur sonrası gibi koksa da, saçları deniz gibi kokuyordu. Özellikle de gün doğumunda olan tatlı, hafif ve temiz kokusu. Jung, bir kez daha kokuyu içine çekti. Bu güzel koku üzerinden hiç gitmesin diye çevirmen kızın başını göğsüne daha sıkı dayadı ve eliyle çevirmen kızın saçlarını okşamaya başladı.

"Ne güzel kokuyorsun, ne güzelsin, ne tatlısın ve benim için ne güzel bir tehlikesin. Sen benim sınavım mısın?"

Jung, çevirmen kızın saçını her okşadığında rahatlığını fark etti. Bu rahatlama ise çocukluğundan beri aradığı rahatlıktı. Rahatlıktı ve sevgiydi. Elini çevirmen kızın saçından çekerek kalbine götürdü ve kalbini dinledi. Kalbi, tıpkı bir insanın kalbi gibi atıyordu. Tıpkı aşık bir insanın kalbi gibi atıyordu.

Patronumun Vampir Oğlu [Düzenleniyor]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin