Yağmur, olduğu yerde dona kalmıştı ve ne yapacağını bilmiyordu. Bütün vücudu kaskatı kesilmişti ve sadece kendisine bakan korkunç kırmızı gözlere bakabiliyordu. Gözler, korkunç kırmızı gözler... Yavaşça kendisine doğru yaklaşıyordu. Yağmur korkudan elindeki paketleri düşürerek, yavaşça geri geri yürümeye başladı.
...
İşte av tam karşısındaydı Jung'un ve tam da istediği yerde duruyordu. Issız, karanlık ve labirent gibi bir caddeye doğru yol alan bir sokak. Jung hafifçe sırıttı. Avını kaçırma ihtimalli çok azdı ama yine de acele etmeliydi. Bu yüzden yavaş ve dikkatli adımlarla avına doğru yaklaşmaya başladı. Yaklaştıkça avının kokusunu alabiliyordu. Tıpkı ilkbahar yağmurları sonrası gibi kokuyordu. Bu koku onun en sevdiği kokuydu... Jung avına on santim kala durdu ve avına baktı. Tir tir titriyordu ve korku dolu gözlerle ona bakıyordu. Uzun saçları vardı ve kendisinden kısaydı ama çok güzel kokuyordu. Gözlerini kapatıp, tekrar avının kokusunu içine çekti. Bu avını değerlendirmeliydi. Onu çabucak öldürmemeliydi. Bu yüzden sakin bir şekilde insan formuna geri döndü ve yavaş adımlarla avına doğru yaklaştı. Yaklaştıkça avının yüzü daha netleşmeye başladı. Teni kumraldı ve inceydi, gözleri siyahtı ve saçları ise gözleri ile aynı renkteydi. Çok tanıdıktı. Hem de çok... Jung iyice avına yaklaşınca onu tanıdı. Avı Sem&Sami şirketinde çalıştığı çevirmen kızdı. Burda ne işi vardı? Ne yapıyordu burada? Ve daha önemlisi kendisini vampir olarak görmüş müydü?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Patronumun Vampir Oğlu [Düzenleniyor]
VampireYağmurun başı dertdeydi. Çünkü; patronunun oğlu vampirdi ve o vampir sadece Yağmuru istiyordu. Kapak tasarımı: @writerladyy