Yağmur, masasında oturmuş dünkü olanları düşünmekteydi. Kendisi tek başına bile zorlanır iken, patronun oğlu tek başına hem de tek seferde yüz kiloluk kolileri kaldırmış ve hiç yorulmadan dördüncü kata kadar taşımıştı. Bu, bir insan için biraz zordu. Bir insan kolay kolay yüz kiloyu kaldıramaz. Kaldırsa bile, kaldırırken zorlanırdı. Yağmur, bunu nasıl yaptığını düşünürken soğuk bir elin omzuna dokunmasıyla kendine geldi. Kendisine dokunan soğuk elin kime ait olduğunu anlamak için kafasını çevirdiğinde, patronun oğlunu orada olduğunu gördü. Kendisine soğuk ve kızgın bir şekilde bakmaktaydı. Hemen ayağa kalkarak, patronun oğlunun sinirli yüzüne baktı.
"Özür dilerim. Sizin burada olduğunuzu farkedemedim."
"Beni fark etmen için illa ayağına kadar gelmem mi gerekiyor çevirmen..?"
"Hayır, efendim. Haklısınız, özür dilerim. Bir daha olmayacaktır."
"Neyse, iki dakika içinde ofisime gel ve gelirken kimseye çarpmamaya dikkat et."
"Gelirken kimseye çarpmamaya dikkat et. Patronun oğlu işte! Gıcık şey."
Yağmur, ofise girince, üşüdüğünü hissetti. Hemen kollarıyla kendine sarılarak ısıtmaya çalışsa da nafileydi. Ofis çok soğuktu. Bu kadar soğuk bir ofiste nasıl oturabiliyordu?
Yağmur, titreyen dudaklarıyla, arkası dönük olan patronun oğlunun arkasında durmaktaydı. Bir iki adım daha yaklaştı ve kafasını uzatarak, patronun oğluna baktı. Daha az önce kendisine kızgın bakan biri, nasıl olur da şimdi arkasını dönük olarak oturuyordu ki?
"Efendim, ben geldim."
"Gelmişsin. İyi , şuraya otur. Seninle konuşacak bir konu var."
"Oturacak mısın yoksa ayakta mı konuşmak istersin?"
Yağmur hemen önündeki sandalyeye oturdu.
"Adının Yağmur Duruk değil mi ve Türkiye'den buraya çevirmenlik olarak geldin."
"Evet, efendim."
"Dün çalışanların dosyalarını incelerken, senin dosyana da baktım ve dosyadaki bilgiler ile yaptığın işler arasında garip bir şey fark ettim."
"Ne..nedir?"
"Bak, Yağmur sen çevirmensin ve görevin şirketin sana verdiği evrakları çevirmek. Başkalarının işlerini yapmam veya babamın gereksiz evrakları ile vakit kaybetmen değil!"
"Ama, efendim."
"Sözümü kesme."
"Üzgünüm."
"Üzgün olma. Sen kendine ait olan işleri ve görevleri yap yeter. Görevin dışında iş yapman sana burada herhangi birşey kazandırmayacak. Anladın mı? Bundan sonra sadece asıl görevine odaklan. Eun ya da bir başkasının ayak işlerini yapmak zorunda değilsin. Şimdi eğer, sorun yoksa gidebilirsin."
Yağmur ne olduğunu anlayamamış bir şekilde şaşırmıştı. Şimdi, patronunun oğlu kendisine ikaz mı etti? Hem de neredeyse arkadaşça bir tonda..? Bu rüya olmalı. Evet, evet bir rüya olmalı. Kendisine son derece soğuk davranan biri, nasıl olur da bu kadar... Yağmur bunun bir rüya olduğu anlamak için kolunu hafifçe çimçikledi ama hissettiği gerçek acıyla bunun bir rüya olmadığını anladı. Yavaşça sandalyeden kalkarak, kapıya yöneldi. Tam kapıyı açıp, gidecekken dün kendisine yardım ettiği için teşekkür etmek istedi. Başını çevirerek, patronun oğluna baktı.
"Efendim?"
"Evet?"
"Dün, bana yardım ettiğiniz için çok teşekkür ederim."
"Sorun değil ama söylediklerimi unutma."
Yağmur içinde tuhaf ama bir o kadar güzel bir hisle ofisten çıktığında hâlâ şaşkındı ve bu şaşkınlık yüzünde bir gülümsemeye sebep oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Patronumun Vampir Oğlu [Düzenleniyor]
VampireYağmurun başı dertdeydi. Çünkü; patronunun oğlu vampirdi ve o vampir sadece Yağmuru istiyordu. Kapak tasarımı: @writerladyy