2.bölüm

792 46 2
                                    

Midnight.
Karanlığın hükmettiği şehir. 
İşte şehrimize yakıştırılan ifade. Ve o ifadeyi kanıtlar nitelikte gökyüzünde siyah düm düz bir çarşaf. Gece nam salmış şehrin dört bir yanına. Gözümüze çarpan tek aydınlık şu sıska kandillerin ateşi. Kaybolurcasına garip sinsi bir karalık.

Ve tüm bu karanlığın içinde umut vaadeden bir parlaklık dolunay. Şehri katlanılabilir kılan yegane varlık. 

Bizler "gündüz" kavramından yoksun geceye hapsolmuş bir halkız. Gecenin bahşettiği karamsarlıkla beraber yoklukla varlık arasındaki ince çizginin üzerindeyiz. 

Çoğumuz sebepsizce yaşıyor. Dünün bugünün ve yarının lezzetini hissetmeden. Tüm damaklar acının tadıyla bulanmış. Kimse katliamın üzerine konuşmuyor. Tüm dudaklara vurulmuş görünmez bir mühür var sanki. Gülümsemekten yoksun dudaklar ifadelerini kaybetmiş.
Acıyla sarsılan yürekler hala ilk gün ki sızısıyla yaşıyor bugün.

Herkes korkuyor. Katliamın tekrarlanacağından. Bitmeyen acılarının yerine yenisinin ekleneceğinden korkuyor. Bu yüzden tüm halk konseye taparcasına saygı duyuyor. Saplantılı sadakat içerisinde itaat ediyorlar. Her kural itirazsız kabul görüyor mantıksız yasakları kimse sorgulamıyor. Halk bir kukla gibi yoluna devam ediyor.

İşte bu noktada ben ve benim içimden fışkıran asilik devreye giriyor. İçimde barındırdığım dünyaya karşı olan tarifsiz heyecan ve bir tutamda kural tanımamazlık beni Midnight tın uzağına itiyor.

"Dünya" nın varlığını kabul etmeyen konsey, onun sadece bir ütopyadan ibaret olduğunu söylüyor ki bu noktada işler birbirinden kopuyor. Varlığının bile rahatsızlık verdiği bir gezegen konseyin tedirginliğiyle beraber aklımı celbetmeyi başarıyor.

Oraya olan ihtiyacım susuzluk gibi. Tarifi imkansız bir his beni etkisinde bırakan. Hayallerimin demir attığı tek gezegen.

Ve o gezegene gitmem için tek engel bu koca gün. Bir yanım bugünün çabuk geçmesini arzularken öbür yanım veda için kısıtlı olduğunu düşünüyor.
Ayrı fikirlerin arasında büyümüş olsak bile Alaina yı geride bırakmak canımı acıtıyor. Varlıklarından yoksun olduğum ailem gibi. 

Diğer binlerce çocuk mağdur gibi bizde katliamdan arta kalan sancılı yanlarız. Kader Alaina ve beni bu noktada birleştirdi. 

Katliamın arkasında bırakmış olduğu çocukların her ikisi bir eve yerleştirilmişti. 
Alaina ve ben aynı eve düşmüştük. Belli bir yaşa gelene kadar konsey tarafından görevlendirilen bakıcılarla beraberdik. Sonrasında serbest bırakıldık. İkimizde ebeveyn kavramından yoksun diğer çocuklar gibiyiz. Bu durumda bizi birbirimize muhtaç bırakan önemli bir sebep.

Alaina ve ben beyazla siyahın timsaliyiz. Alaina kuralcı despot korkak ödlek... Bense kural tanımaz tembel ve asiyim. İki zıt kutubun birbirini çektiği çizginin üzerindeyiz.
O hiç bir zaman benim gibi düşünmedi hissetmedi. Günde kaç kez mi tartışıyoruz? üç? Dört? Yoksa daha mı fazla? İşte bunu tanrı biliyor. Benim tek bildiğim tüm bu anlaşmazlıklara rağmen onu çok sevdiğim.

"Sakinliğini neye borçluyum?"

Onu düşündüğümü hissetti mi gerçekten merak ediyorum. Çoğu zaman ondan sakladığım düşünceleri hayali cımbızıyla tutup önüme koyuyor. Seni mucizevi kız.
Ve henüz ona gideceğimi söylemedim.

"Sadece biraz düşünmeye ihtiyacım vardı."

"Umarım mantıklı düşüncelerdir."

"%100 mantık içerikli merak etme."

Ben ona göz kırparken o şuan gözlerini çeviriyor. Son zamanlarda bunu çok sık yapmaya başladı.

Göğsünde birleştirmiş olduğu ellerini serbest bıraktı ve yaslanmış olduğu kapıdan ayrıldı.

HİDDEN İN THE SUN   (Tr)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin