Dolunay her zaman ki yerini almıştı. Gecenin karanlığına asi gelen beyazlık tüm Midnightlıları aydınlatıyordu.
Halk konsey binasının önünde toplanmıştı. Her yılın aynı günü yapılan yasa herkes eşlik ediyordu. Katliamda ölenlerin isimleri muhafızlar tarafından okunurken ailelerin gözyaşları yüreklere acı salıyordu. Sessiz hıçkırıklar kulaklarımda yankı buluyordu.
Yas tamamlandığında ise şükran töreni başlıyordu. Konseye sonsuz teşekkür sunuluyordu. Devasa şatosunun demir parmaklıkları arasından bizleri selamlayan konsey başkanı teşekkürleri kabul ediyordu. Parmaklıkların arasından ucunda gümüş bir top olan asasını sallıyordu. Bu onun kabul şekliydi.Kimse onun yüzünü görememişti. Midnight halkı katliamdan kurtardığı için minnet duyduğu başkanın simasından haberdar değildi.
O gün meydandaki havuzun ortasına temsili bir tabut bırakılmıştı. Katliamda yanarak ölen hiç bir cesedin toprakta yeri yoktu. Katliam ölüleri mezarsız bırakmıştı. Sanki Midnightta hiç bulunmamışlar ve varolmamışlar gibi.. Adeta yeryüzünden silinmişlerdi. Geride bir iz bırakmadan.
Midnight halkı titreyen parmakları arasında tuttuğu karanfilleri teker teker havuza atıyordu. Onlar için son görev gibiydi.On altı yaşına basmıştım. Katliamdan bu tarafa on iki yıl geçmişti. Ailemi hatırlamıyordum. Gözümün önünde beliren tek bir figür bile yoktu. Onlardan geriye sadece isimleri kalmıştı. Wendy Morgan, Alex Morgan...
Ellerimin arasında sıktığım karanfili havuza atmadım. İçimi bir anda bir öfke kaplamıştı. Tören esnasında çalınan çanlar adeta kulaklarımı deliyordu. Birbiri ardına atılan karanfillerin kokusu midemi bulandırıyordu. Gördüğüm her damla göz yaşı öfkemi perçinliyordu. Bu yas beni boğuyordu.
Yoğun duygular altında tetiklenen öfkem bir anda vücudumu harekete geçirmişti. Kontrolsüz güç damarlarımda estiğinde ayaklarımı yerden kesmişti. Midnight halkının havuza gönderdiği karanfillerin arasından yükselmeye başlamıştım. Ve buna mani olamamıştım. Yavaş yavaş uçuyordum. Ta ki Alaina beni kolumdan tutup aşağıya çekene kadar. Sırrım ifşa olmaktan son anda kurtulmuştu.
Şuansa sırrımı açığa çıkarmaktan kurtaracak Alaina yanımda yoktu.
Yoğun duygularım ayaklarımı yerden kesiyordu. Duyduğum tedirginlik beni farkında olmadan harekete geçirmişti. Tıpkı katliamı anma gününde olduğu gibi...
Ve Becca beni fark etmişti.Gücümü kontrol altına alarak ayaklarımı zeminle buluşturdum. Becca korku dolu gözlerle bana bakıyordu. Ona doğru attıgım adımlar onu geriye doğru sürüklese de gitmek istemiyordu. Tedirginlik vücudunu kaplamıştı. Gitmekle kalmak arasındaki o koca çizgide adeta titriyordu.
"Sana her şeyi açıklayacağım Becca. Lütfen anlatmama izin ver."
Yutkundu. Rengi bir anda sarıya dönmüştü. Şok geçiriyor olmalıydı. Bu şaşkınlıktan öteydi.
"Korkma benden... Lütfen Becca, ben senin dostunum. "
Becca'nın bacakları geriye doğru atacağı adımlardan vazgeçmiş gibiydi. Titriyorlardı ancak hareketsizce yerlerinde duruyorlardı. Yavaşça ona doğru ilerledim.
"Bana güvenmelesin.."
Elimi ona uzattım. Çekimserce parmaklarını bana uzattı. Elleri buz gibiydi ve titriyordu. Bir sıradan için normal tepkilerin görülmesinin yanı sıra gösterdiği cesaret alkışlanasıydı.
Odadan kaçmamış, beni terketmemişti. Ya da baygınlık geçirmemişti. Becca sessiz olabilirdi ancak zayıf değildi."Bunu sana nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum..."
Nasıl açıklanırdı ki?
En kolay ve anlaşılır yoldan nasıl anlatabilirdim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİDDEN İN THE SUN (Tr)
Fantasy"Seth.." diyebildim fısıltıyla. Nefes almak bile zordu. "İsmim." dedi "dudaklarından döküldüğünde hoşuma gidiyor." Fazla yakındı. Bu tehlikeliydi. Gözlerini dudaklarımın üzerine dikmişti. Elleriyle bileklerimden kavradı ve beni duvara yasladı. Ona k...