Kuzguni siyah saçları güneşin altında parlıyordu. Alnını örten perçemleri hareket ettikçe savruluyordu. Onunla ilk karşılaştığım güne kıyasla uzayan saçları hafif dalgalanmıştı. Tıraşını geciktirmişti. Kirli sakalları vardı.
Bu sabahta üzerine tişört giymeğe üşenmişti. Daha doğrusu onun kıyafetle ilgili bir sorunu vardı. Vücudunu özgür kılmayı seviyor gibiydi. Düşük bel kotu tam belinin üstündeydi. Ne daha fazla aşağıda ne de daha fazla yukarı da. Sevdiğim gibi..
Vücudu çok.. iyi ve.. seksiydi. daha önce gördüklerimden farklıydı. Fark ettiğimde dikkatimi çeken ama neyi sembolize ettiğini yeni öğrendiğim kolyesi sert göğsünden aşağıya sallanıyordu. Güneşin altında parlıyordu. Bravery'nin semboluydu. Bir yılan tarafından oluşturulan B harfi ve etrafını saran bir çember.
Verandasındaki bahçe hortumunu eline aldı ve musluğu çevirdi. Kurumakta olan çimlerin üzerine doğru tuttu. Yeşillik suyla buluştuğunda sırıttı. Uzaktan bile parladığı fark edilebilen gözleriyle gülümsedi. O an hızının arttığını hissettiğim kalbim gümbürdemeye başladı. Neyi düşündüğünü merak ettim. Kendime bile itiraf edemediğim bir yanım beni düşünmesini diledi. Bunu.. düşündüğüme inanamıyordum ama.. buna engelde olamıyordum. Tıpkı şuanda onu gizlice dikizlemeye engel olamadığım gibi.
Gece boyunca düşüncelerime hükmetmişti. Gözümü kapadığım her an önümde beliriyordu. Serserice sırıtıyordu. Kendimi her an, her saniye onu düşünürken buluyordum. Bunu yaşadığıma inanamıyordum. Düşüncelerimde ona yer verdiğime ve zihnimde barındırdığıma inanamıyorum. Bu tamamen delilikti. Seth'in aklımı bu kadar kurcalamasına izin vermemeliydim. Sıradanların dünyasında duygularım alt üst olmuştu sanki.
Dün arabada söylediği şeyler kulaklarımda yankılanıyordu.
"Çünkü senden hoşlanıyorum."
Söylediklerinde ciddi miydi bilmiyorum ama beni bir günde dağıtmayı başarmıştı.Kendimi kızarmış ekmeğin üzerindeki terayağı gibi erimiş hissediyordum. Şuan bile onu izlerken kıvam buydu. Yağlı ve cıvık. Vıcık vıcık..
"Eva?"
Parmaklarımın arasında sıktığım perdeyi rahat bırakıp hızla arkamı gördüm.
"Alaina.." dedim kalbimi sıvazlayarak. "Korkuttun beni."
Bana tuhafça baktı. Arkasında Becca vardı. "Sana kaç defa seslendiğimi biliyor musun?"
Elim ayağım birbirine dolanmıştı. Sekizgen bir hale gelmiştim. "Dalmışım." dedim omuzlarımı silkerek. Fena dalmışım.
"Kahvaltı yapalım." dedi gülümseyerek. Elimden yakalayıp mutfafa sürükledi. Bu arada Becca daldığım manzarayı görmek için perdeyi araladı. Ah! Sanırım.. yakaladı.
Alaina ilk defa gördüğü sallama çayı sıcak suya daldırdı. İpi çekip bırakıyordu. Çay rengini suya kattıkça gözleri büyüyordu.
"Eva şuna bak!"
"Harika öyle değil mi?"
"Kesinlikle." O çayla oynarken Becca içeriye girdi. Göz göze geldiğimizde gülümsüyordu. Haince.. Kaçınılmaz sonu gördüm der bakışını atıyordu.
"Saçlarını neden boyattın?" dedi tepemdeki saç yumağını göstererek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİDDEN İN THE SUN (Tr)
Fantasy"Seth.." diyebildim fısıltıyla. Nefes almak bile zordu. "İsmim." dedi "dudaklarından döküldüğünde hoşuma gidiyor." Fazla yakındı. Bu tehlikeliydi. Gözlerini dudaklarımın üzerine dikmişti. Elleriyle bileklerimden kavradı ve beni duvara yasladı. Ona k...