Kütüphanedeki hazin bekleyisimin ardından Bayan Kate'le görüşmüştüm. Bir çoğunun ismiyle ilk defa tanıştığım bi yığın ders seçiminde bulunmuştum. Seçerken kolaydı fakat onlarla yüz yüze geldiğimde işimin bittiğini anlamıştım. Bu okulun Midnighttaki okulumdan bir farkı yoktu. Belki tek eğlencesi vardı oda sıradanlarla kaynaşmak. Onun dışında hayatıma giren şeylerin eksikleriyle moralimi bozmak istemiyordum. Dünyaya konsantre olmalıydım. Konsantre ol Eva ve bir sıradan gibi yaşa. İşte bu kadar!
Becca kitaplarla dolu olan ağır çantasını arabanın arkasına fırlattı. Sonra tabletini alıp bana döndü.
"İlk günün nasıl geçti?"
Becca'yla sadece üç ortak dersimiz vardı. Bugün bir çok yabancı simayla karşılaşmıştım. Bir çoğunun tuhaf bakışlarına maruz kalmıştım. Üzerimde "Yeni kız" yazan bir tabelayla dolaşıyordum sanki. İsimsiz varlık gibi damgalanmıştım. Yeni kız ne ya?
"Bilemiyorum." diyerek omuz silktim. "Alışacağım."
"Eski okulunu özlüyor musun?"
"Asla. Yani ben 'okul' kavramından haz etmem." Okulu seven biri var mıydı ki?
Becca gülümsedi. O benim aksime mutlu görünüyordu. Tenefüsleri yalnız geçirdiğinden bahsetmişti. Bugün ben vardım ve tenefüslerde beraberdik. Benim için artı bir gelişme olmasa da Becca yı mutlu ediyorsa bende mutluydum.
Anahtarı yuvasına sokup arabayı çalıştırdı ve evin yolunu tuttuk. Camı sonuna kadar açıp kapıya yaslandım ve gözlerimi kapadım. Yaz mevsimi kavramı bunaltıcı geçiyordu. Yüzümü okşayan rüzgarsa beni biraz hafifletiyordu.
"Becca sence benim bacaklarım, çarpık mı?"
Elleri direksiyonun üzerindeyken cevap veremezdi. Sorum yüzünde tuhaf bir ifade bırakmıştı. Ardından gülmeye başladı. Sessiz geçen bir iki dakika sonunda eve varmıştık.
Mandalı çekip kapıyı araladım ve evin yedek anahtarını aramaya başladım.
Becca benden önce davranıp anahtarı buldu ve kapıyı açtı. İçeriye girer girmez klimanın kumandasını bulup serinletici kutuyu çalıştırdım ve karşısına oturdum.
"Buz gibi bir milkshake e ne dersin?"
"Harika olur." Accayip bunalmıştım.
Becca mutfağa gitti. Ferahlık hissi üzerimdeki bunaltıcılığı götürdüğünde bende odama çıktım. Ayakkabılarımın bağcıklarını çözüp masanın altına fırlattım. Birbirine geçmiş olan örgümü serbest bırakarak yeni sarı saçlarıma kalem geçirip havada topladım. Kısa kot eteğimin düğmesini çözüp bacaklarımdan çıkardım.
Odanın ortasında duran oval boy aynasının karşısına geçtim. Ben çarpık bacaklı falan değildim?!
Gün boyu kulaklarımda yankılanmıştı sözleri. Ne taraftan bakarsam bakayım bir eğrilik yoktu. Yoksa vardı da ben mi görmüyordum?
Dönüp tekrar tekrar baktım aynaya. Belki de benimle oynuyordu. Seni sefil küçük fare!
Ellerimi yumruk yapıp birbirine vurdum ve odasına bakan pencereme döndüm.
"Yo hayır..."
Bu tamamen algılarımın yanıltmasıydı. Kalbim şuanda durma noktasına gelmişti. Bu bir şaka olmalıydı! Perdemi açık bırakmış olamazdım! Balkonundan beni büyük bir keyifle izleyen Seth olamazdı!
×_×
"Günü kurtardım diyebilirim."
"Buna sevindim. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİDDEN İN THE SUN (Tr)
Fantasy"Seth.." diyebildim fısıltıyla. Nefes almak bile zordu. "İsmim." dedi "dudaklarından döküldüğünde hoşuma gidiyor." Fazla yakındı. Bu tehlikeliydi. Gözlerini dudaklarımın üzerine dikmişti. Elleriyle bileklerimden kavradı ve beni duvara yasladı. Ona k...