“Bu.. ama bu imkansız”
Gerçek olamayacak kadar imkansız. Telefonu öylesine sıkı kavramıştım ki baskıya maruz kalan avucum sızladı. Telefonu masanın üzerine bıraktım. Ellerimi saçlarımın arasına daldırıp arkamı döndüm.
“Bir sorun mu var?”
Başımı salladım. Bir sorun yoktu. Bu istediğim bir şeydi. Alaina’ya dünyanın gerçekten var olduğunu göstermek istiyordum. Ama bi tuhaflık vardı. Her şey bu kadar kolay olmamalıydı. Sorun seziyordum.
Seth gözlerini kısıp bana baktı. Bi cevap bekliyordu. Masaya bıraktığım telefonu tekrar kavradım ve cebime attım.
“Gitmeliyim.”
“Nereye?”
Onu önemsemeden koridora koştum. Portmantodan ceketimi aldım. Ağır adımlarla peşimden geldi.
“Eva…” ismimin sonrasına sıralayacağı sözlüklere izin vermedim.
“Seth gitmeliyim hem de hemen.” Ayağıma geçirdiğim pandufları çıkarıp converseleri geçirdim. “Becca’ya acil çıkmam gerektiğini söylersin.”
Kapının kolunu kavradığım esnada kapıya dayandı. “Seth seninle oyun oynayacak vaktim yok.”
“Oyun mu?” küçük bir kahkaha attı. “Yardımcı olmaya çalışıyorum.”
“Gitmeme engel olarak mı?”
“Seni gideceğin yere bırakarak.” Elindeki arabanın anahtarını salladı. Gözlerimi kapadım. Oraya uçarak gidemeyeceğime göre kaplumbağa hızında otobüslere muhtaçtım. Beni götürmesini Becca’dan istemekte bununla eş değerdi. Seth önümdeki tek parlak fikirdi.
“Kylea’nın evine.”
Kafasını salladı ve kapının önünde çekildi. “Gidelim.”
Aceleyle arabaya atladım. Ellerimle yüzümü avuçladım. Hissettiğim şey heyecan ve korkuydu. Alaina’yı özlemiştim fakat geçidi kullanarak gelmesi tuhaf geliyordu. Tamamlanması gereken parçalar vardı.
“Ne olduğunu söylemeyecek misin?”
Derin bir nefes aldım. “Alaina burada. Midnighttaki ev arkadaşım.”
“Geçidi mi kullanmış?”
“Evet ve nasıl olduğu hakkında bi fikrim yok.”
“İşte bu çok garip.”
Direksiyonu kavrayıp biraz daha gaz verdi. “Bu imkansızdı. Yani dolunay olmadan nasıl..”
“İmkansız kavramına hala inanıyor musun?” sırıttı. “Bir midnightlı olarak dünyadasın ve sen hala imkansıza inanıyor musun?”
Tamam.. İşte bu kez haklıydı. Sessizce yola baktım. Neredeyse gelmiştik. Heyecandan ellerim titriyordu. Ona ne söyleyecektim? Beni gördüğünde vereceği tepkiden korkuyordum. Eminim kızgınlığının artması için bensiz geçen bir ay oldukça yeterliydi.
Eve yaklaştıkça kalbim hız kazanıyordu. Nihayet varabilmiştik. Yüzümü ellerimin arasına alıp ovaladım. Sonunda onunla karşılaşacaktım. kapıya uzandım.
"Gergin gözüküyorsun?"
Ellerini direksiyondan çekip geriye yaslandı ve gözlerini kapadı. Alaina benim arkadaşım olsa bile bu sadece benim meselem değildi. Geçit zamansız açılmıştı. Endişe duyması gerekmiyor muydu? Nasıl bu kadar soğuk kanlı olabiliyordu?
"Çünkü gerginim."
Onu es geçip kendimi dışarıya attım ve derin bir nefes aldım. Sağ sütunda bulunan zile uzandım. Kapı saniyeler içinde açıldı.
"Sonunda buradasın."
"O nerede?"
"Aşağıda ve kimseyi yanına yaklaştırmıyor. Işıkları açtığımızda çığlık atmaya başladı ve.. hey hey"
David'i kenara itip aşağıya yöneldim. Sanırım iniş anını Alaina dan dinleyebilirdim. Merdivenlere ulaştığımda Kylea yı gördüm. Basamaklardan birinde oturuyordu. Beni gördüğünde ayağa kalktı.
"Kapıyı açmamıza izin vermiyor" dedi çenesini sıvazlayarak.
"O gerçekten Alaina mı peki?"
"Seni çağırmamızı ve isminin Alaina olduğunu söyledi."
Kylea nın yanından geçip tahta kapıya ilerledim. Bu sırada Seth ve David te yanımda belirdi.
"Dikkat et ışığa tepki veriyor." Kafamı salladım ve derin bir nefesin ardından kapıyı açtım.
"Alaina?" sesim zifiri karanlık odada yankı bulurken cevap yoktu.
"Alaina benim.. Eva"
Biraz daha ilerledim. Kalbimin sesi kulaklarımda yankılanıyordu.
"Alaina neredesin?"
Dolunay gökyüzüne yaklaştıkça gücümü getiriyordu. Gözlerimi zorlayarak karanlık odayı aydınlatmaya çalıştım. Şimdi biraz daha net görüyordum. Görüntümün netleşmesiyle beraber masanın altında bi kıpırtı gördüm. Çığlık atmak üzereyken bunun Alaina olduğunu fark ettim.
"Alaina!" sevincle ismini söylediğim anda masanın altında çıktı ve üzerime yürüdü. Gözleri kıp kırmızıydı. Saçları darmadağın. Bakışları beni gördüğüne memnun olduğunu söylemiyordu. Göz altlarında mor halkalar oluşmuştu. Başının üzerinde kanamakta birde yara vardı. Perişan gözüküyordu.
"Sen iyi mi.." elini havaya kaldırdı ve suratıma bir tokat geçirdi. Ses boş odada yankı bulup duvarlara çarptı. Şaşkınlıktan dona kalmıştım.
"Waaow.." Seth in yediğim tokata tepkisiydi.
Elimi yanağıma götürdüm. Gözlerim dolmaya başlamıştı. Bunu hak etmiştim. Ne bekliyordum ki? Görür görmez sarılmasını mı?
"Bak ben.."
Öfkeyle soludu. "Sen.. beni bırakıp nasıl?"
"Özür dilerim.." habersiz gidiş için oldukça kusurlu bir sözcüktü.
"Özür mü! Sen.. sen benden özür mü diliyorsun!"
Sözcüklerin anlamlarını kaybettiği noktadaydım. Ne diyebilirdim ki..O haklıydı. Onu geride habersizce bırakmıştım.
Ona doğru bir adım attığım esnada beni geriye itti. Sendeleyip duvara çarptım.
"Yaklaşma."
"Eva sen iyi misin?" Kylea içeriye doğru bir adım attı.
O sırada Seth kolunu yakaladı.
"Yalnız kalmalılar"
Kylea Seth in kolunu geriye savurdu. Bu engel onu kızdırmışa benziyordu. Bana baktı.
"Sorun değil. İyiyim." Hatta harikayım..
David Kylea yı çekiştirerek merdivenlerden yukarıya çıkardı. Seth kapıyı ardımızdan kapatırken sessizce "Bol şans" diyerek göz kırptı.
Şansa gerçekten ihtiyacım vardı.
×_×
Yaklaşık yarım saattir odanın köşesinde oturuyordu. Bende diğer köşesinde ayaklarımı karnıma çekmiş ona bakıyordum. Öfkesinin dinmesini bekliyordum. Onun affını dilemek zor olacaktı. zor affederdi. Gerçi artık beni affedeceğinden de şüpheliydim. Ona veda etmeden ortadan kaybolmuştum.
"Hatalıydım." dedim iç çekerek. Sesim sessizliğe atılmış bir bomba gibiydi. Ve öylesine çıplaktı ki.
Hiç bir şey söylemedi. Bu bana devam etme cesareti vermişti.
"Eğer ben.. sana dünyaya gideceğimi söyleseydim.." derince nefes aldım "Engel olacaktın." Bacaklarımı aşağıya doğru kaydırdım. "Biliyorum hatalıydım. Ama bunu çok istiyordum Alaina. Dünya gerçekti. Bu kitaplarda okuduğum masallardan ibaret değildi.." Bana bakmıyordu. Saçları yüzünü kapatıyordu fakat biliyordum dinliyordu.
"Tıpkı dolunaya benzeyen bir güneş var." Güneşi ilk gördüğüm anı getirdim gözümün önüne. Ne kadar da heyecanlanmıştım. Onu bir kez olsun görebilmek bile tüm tehlikelere değerdi. "Muhteşem bi şey.. Sarımsı ışıklar yayıyor ve günün yarısını aydın tutuyor. İşi bittiğinde dolunayla yer değiştiriyor." Tepkisizdi.. Ama hissettiklerimi anlatmakta kararlıydım. İnanmadığı gerçeğin güzelliğinden ona bahsetmeliydim.
"Sıradan bir kızla tanıştım. İsmi Becca." Gülümsedim. "Gördüğüm en şefkatli kalbe sahip." Ellerimi zemine koyup devam ettim. "Tabi oldukça çılgın sıradanlarda var." Mesela Linda ve tayfası.. O kızı hatırladıkça sinirleniyordum. Tuvalete kilitleyip tazyikli suyla banyo yaptırmışlardı. Ama intikamım acı olmuştu. Onu sitenin havuzuna atarken hissettiğim tek duygu intikamın ne kadar tatlı olduğuydu. "Üstelik burada yalnız değilsiniz. Bir çok Midnightlı var."
"Sana göstermek istediğim o kadar çok.. şey var ki.." Daha benim bile keşfetmediğim bir çok şey.
"Sıradanların dünyasını seveceksin."
Alaina sabit fikirli olsa bile bu renkli dünyaya hayır diyemezdi. Yerden destek alarak ayağa kalktım. Önünde durduğum duvara yaslandım.
"Şuan.. buraya nasıl geldiğini bilmiyorum ama, eğer şuan burada olmasaydın bu gece Midnight a dönecektim."
Derin bir nefes aldı. Kafasını iki yana salladı. Yüzünü örten saçlarının ardında kalan yuvarlak siyah gözleri benimle buluştu. İç yumuşatıcı bir şefkat ve öldürücü bir öfke dans ediyordu göz bebeklerinde. Yutkundum. Bir seyler söylemesini bekledim.
"Midnighta dönemezsin. Artık." Sesinde bezginlik vardı.
"Neden?"
"Madelena dönmemen gerektiğini söyledi. Bu senin için tehlikeliymiş."
Güldüm. "Burası da pek farksız sayılmaz."
"Muhafızlar katliam çocuklarının bazılarını öldüyor.."
İç çektim. "Bunu hep yapıyordu."
Başını salladı.
Yüzünü öne eğdi.
Olduğum yerden ayrılarak Alaina ya doğru ilerledim. Onu çok özlemiştim ve daha sarılamamıştım bile. Yaklaştıkça gözlerine baktım. Gardını düşürmüştü. Yanına geldiğimde kollarını araladı beni sıkıca sarmaladı.
"Bir daha asla seni arkamda bırakmayacağım."
"Deneme bile." sırtıma sertçe vurdu. Bu gerçekten acıtmıştı. Ama yanımda olması mükemmel bir duyguydu.
"Konuşacak çok şeyimiz var ama önce dinlenmelisin."
Kafasını salladı. "Yolculuk epey yorucuymuş."
"Düşüş anı pek konforlu olmuyor tabi." Kıkırdadı.
"Madelena bu konuda uyarmalıydı."
"Madelena mı?" Duraksadım.
Kafasını salladı. "Beni buraya o gönderdi."
Geçidi madelena dan başka açacak kahin tanımasam da açılışı yapan konusunda kafa yormamıştım.
"Sana.. herhangi bir şey söyledi mi?"
Kafasını kaşıdı ve bana döndü. "Sana ihanet etmediğini bilmeni istedi. "
Bana ihanet etmiş gibi hissetmiştim dünyaya geldiğimde. Muhafızların peşime düşmelerini sağlamıştı.
"Ve birde kehanetten bahsetti. Önüne kimsenin geçemeyeceğinden."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİDDEN İN THE SUN (Tr)
Fantasy"Seth.." diyebildim fısıltıyla. Nefes almak bile zordu. "İsmim." dedi "dudaklarından döküldüğünde hoşuma gidiyor." Fazla yakındı. Bu tehlikeliydi. Gözlerini dudaklarımın üzerine dikmişti. Elleriyle bileklerimden kavradı ve beni duvara yasladı. Ona k...