Yavaş yavaş büyüyor. Önce küçük parlak bir şekil alıyor. Sonrasında devasa bir girdaba dönüşüyor. Göz alıcı muhteşem bir parlaklık. Gümüşi bir ışık.. Ona bakabilmek için gözlerimi kısıyorum. Dünyayı bana açan geçidin geri dönüşü için nefesimi tutuyorum. Bu beni üzmeli mi? Bilemiyorum… Arzuladığım topraklardan kendi irademle ayrılıyorum. Bu bir pişmanlık mı? Elbette hayır.. Bu bir amaç, belki de bir kurtuluş. Midnight ın karanlık günlerinin aydınlık sabahı, sır perdesinin yok oluş anı.. Kalplerdeki yalancı yasın gerçekle buluşması.. Evet.. bu kesinlikle bir pişmanlık değil. Bu fitili ateşlenmek üzere olan bir savaş. Bu benim miladım.
Kylea elimi kavrıyor. Oda en az benim kadar heyecanlı. En az benim kadar intikam için meraklı. Parmaklarımı kenetleyen ellerini sıkıyor. Girdabın oluşturduğu rüzgarda savrulan saçlarıyla bana dönüyor.
“Eva” diyor sessizce. Gözlerimi kırpıyorum.
“Hazırım” sanırım artık hazırım. İçimde kavrulan intikam gününe hazırım.
Tak. Tak. Tak. Ah! Ciddi olamazsın! Bu Becca’nın yatak başlığıma vuruşu olamaz. Tekrar rüya görmüş olamam! Ama bu sefer ki diğerlerinden daha gerçekti. Sanırım hala dünyadayım. Olmak istediğim yerde.. Midnight ın geçidi açılana kadar da hala vaktim var. Sınırlı bile olsa, Becca ile geçirebileceğim saatlerim.
Üzerimdeki pikeyi yatağın ucuna fırlatarak güne merhaba diyorum. Bu da benim günaydın anlayışım. Becca başımda dikiliyor. Yüz ifadesinden ruh halini anlamak oldukça güç. Hala vaktimiz olduğu için mutlu mu yoksa gidişim için şimdiden hüzünlü mü bilemiyorum.. Mimiklerini saklıyor benden. Sesini duyamıyor olsa da kalbini işitebiliyorum. Gitmemi istemiyor. İçten içten bunun gerçekleşmemesini diliyor..
“Gene rüya gördüm.” Ellerimi saçlarımın arasına daldırdım. Oldukça yağlanmış gözüküyorlar. Dünyadan ayrılmadan sıcak bir duş alsam fena olmaz
“Geçitte miydin?”
Kafamı salladım. “Geçit açılıyordu ve girdap oluşuyordu.”
Elindeki tableti yatağın üzerine koydu ve yanına oturdu. Ellerimi avuçlarının arasına aldı. Gözlerini kıvırcık saçlarının ardına kamufle etti.
“Becca.. Biletimi tek yön almadım.”
Başını kaldırdı. Sesini kullanmadan dudaklarını kıpırdattı. “Lütfen geri dön.”
“Döneceğim..” dedim iç geçirerek. Sonunu bilmediğim bir maceraya atılsam da döneceğim.
Yanaklarından iki damla yaş süzüldü. Hızla kazağının ucuyla yakaladı. Gülümsemeye çabaladı. Ardından yanımdan kalktı ve aşağıya gelmem için işaret etti. Başımı salladım. Gidişinin ardından ayağa kalktım. Önüme gelen ve fazla sevimli bulduğum kalpli yastıklardan birine tekme attım. Havalanıp aynanın önüne düştü. Dünyadan ayrılmak.. berbat hissettiriyordu. Hala keşfedemediğim bir çok yanı vardı. Özleyeceğim tonla yiyecek, içecek ve.. insan. Becca’yı çok özleyecektim. Ama geçitten geçemezsem geçmişimi asla öğrenemeyecektim. Konseyin planları beni düşündürüyordu. Muhafızlar peşimdeydi. Ölüm emrim verilmişti. İlginç olansa ölümüm dünyada gerçekleşmeliydi. Bunlar kafa karıştırıcıydı. Nedenini bilmem gereken gerçeklerdi. Konseyi bir şekilde rahatsız etmeyi başardım ama bunu nasıl yaptığımı ben bile bilmiyordum.. Artık dedektifliğe soyunmalıydım. Hatta giderken trençkot ve büyüteç edinmeliydim. İmaj da önemli bir etken sonuçta..
Kendi yöntemlerimin saçmalığına gülerken gözüm takvime takıldı. Bugün gerçekten son gündü. Dolunay bu gece kendini gösterecekti. Henüz gökyüzünde yer almamıştı ancak gücünü şimdiden hissetmeye başlamıştım. Bunu hissetmeyeli uzun zaman olmuştu..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİDDEN İN THE SUN (Tr)
Fantasy"Seth.." diyebildim fısıltıyla. Nefes almak bile zordu. "İsmim." dedi "dudaklarından döküldüğünde hoşuma gidiyor." Fazla yakındı. Bu tehlikeliydi. Gözlerini dudaklarımın üzerine dikmişti. Elleriyle bileklerimden kavradı ve beni duvara yasladı. Ona k...