25. Bölüm

330 37 1
                                    

Saat 00:00.
Tam olarak gece yarısı kavramının başladığı nokta. Seth'in burada, odamda olmasını gerektiren dakika.

Hiç bir zaman sesine kulak vermediğim mantığım bu yaptığımın hatalı olduğunu fısıldarken, Seth için heyecandan ritmine ritim katan kalbim neredeyse yerinden fırlamak üzere ve onu görmekte sabırsız. Kimi mi dinlemeliyim? Aslında şuan tek duyduğum şey kalbim. Çünkü mantığın fısıltısını ritminin çığlığıyla bastırıyor. E buda bana pek seçenek bırakmıyor. Şimdi tek yapmam gereken şey, heyecanımı dindirebilmek, onu arzulama isteğimi bastırabilmek. Sakin olmalıyım. Ona kapıldığımı farkına vardırmamalıyım. İstekli olduğumu sanmamalı.. Deli gibi onu istediğim halde bilmemeli. Ya da bilmeli.. Bilmeli mi? Ondan hoşlandığımı belli etmeli miyim? Düşüncelerimden bir an olsun çıkmayan ve zihnime taht kuran ego manyağı Bravery varisine hislerimi söylemeli miyim?
Yo.. Hemen teslim olamam. Bu bana ters. Bu koca bir zıtlık. Hala içimde bir yerlerde olduğuna inandığım asi Eva'ya ihanet.
Yada tüm bunlar koca bir saçmalık..
Neden sadece eğlenmeye bakmıyorum ki? O sadece yan tarafımızda oturan komşu çocuk. Tabi acayip taş olanından. Aklını başından eden cinsten. Kelimenin tam anlamıyla delirteninden.

Elimden gelse düşüncelerimin fişini çekerdim. Tabi ortada çekilecek bir fiş olsaydı. Beynimden çıkan binbir ses, binbir çeşit oyuncak satan dükkanlar kadar çeşitli. Ne kadar engel olmaya çalışsamda bunu durdurabilmek imkansız. Tabi Seth'i görene dek.. Düşüncelerimi sonlandırmayı ancak onu gördüğümde başarabiliyorum. Gözleri, bana her şeyi unutturuyor. Gerçek anlamda ayaklarımı yerden kesmeyi başarıyor. O beni kendi dünyasına sürüklüyor. Heyecanımı arttırıyor. Aradığım adrenalini hissettiriyor. İtiraf etmek güçte olsa biliyorum. Onunla olmak bana iyi geliyor.

Beynimdeki sesli çatışmalar sürerken bir anda ılık bir rüzgar vurdu boynuma. Sonra da rüzgarın getirdiği koku burnuma. Soluduğum koku, duygularımı harekete geçirene aitti. Mentol gibiydi. Hissettirdiği şey, ferah ve serindi. Kokusu odayı doldururken yavaşça arkamı döndüm. Kapısını açık bıraktığım balkona.Saçlarımı yavaşça yerinden eden rüzgar, perdeleri de dalgalandırıyordu ve Seth bana doğru geliyordu.
Sadece bana bakarken parlamasını dilediğim o muhteşem gri gözleriyle beni süzüyordu. Vücudum onun bakışları karşısında savunmasız ve çıplak kalıyordu sanki. Heyecan damarlarımda geziyordu.
Üzerine geçirdiği beyaz sweat bedenini sarmıştı. Kaslarını sayabileceğim kadar dardı. Düşük bel kotu ise onun serseri havasına yakışacak derece de oturmuştu üzerine.
Bana doğru yaklaşırken nefesimi tutmuştum. Kalbim sanırım yerinden çoktan fırlamıştı.
Seth benim, nefesimi kesiyordu.

SETH COOPER

Balkon kapısını açık bırakmıştı. Eva bu gece benim için hazırdı. Balkonumun korkuluklarına çıkarak Eva'nın odasına atladım. Sonra da doğrularak açık bıraktığı kapıya yöneldim. Eva oradaydı. Kalbimi yerinden çalan kız odanın ortasında sakince bekliyordu. Dışarıdan bakıldığında sevimli bir kedi gibi gözükse de aslında o vahşi bir kaplandı. Vahşi ve seksi.

İçeriye girdiğimi fark etmesi uzun sürmedi. Omuzlarından dökülen sarı saçlarını savurarak bana döndü. Kullandığı şampuanın badem özlü kokusu burnuma vurdu. Onun yumuşak ve göz alıcı saçlarını daha gizemli hale getiren bir kokuydu bu. Onun kokusunu içime çekerken gözlerimi de üzerinden alamıyordum. Kısacak şortu o beyaz ve uzun bacaklarını gözler önüne sermişti. Tanrım.. daha önce bu kadar güzel bacaklar görmemiştim. Uzun kavisli ve seksi. Ona bakarken kendimi zapt etmekte zorlanıyorum. Üstelik bu gece cüretkar bir göğüs dekoltesiyle karşımdaydı. Dolgun ve.. beyaz göğüsleri siyah, tek askısının omzuna uzandığı aralıktan gözümü alıyor. Nefes aldıkça yerinden oynuyor. Sanırım bu gece ben.. onunla masumca gezmekle kalmayacağım.

HİDDEN İN THE SUN   (Tr)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin