Evet omurgamı hissetmiyorum.
Sanırım onu kırdım.
Peki ya bacağım? Yo hayır...
Belimden şiddetli bir sızı acıyla beynime hücum ediyor. Bacağımı kıpırdatamıyorum. Her yerim ağrıyor. Vücudumda oluşan o koca morlukları şimdiden hayal edebiliyorum.
Şuan vücudumun acısından çok beni merakta bırakan sert düşüşümün üzerine geldiğim zifiri karanlık. Geçidin gümüşi girdabındaki gözlerimi alan güçlü ışık kayboldu. Rüzgarda terk etti. Geçit sona ermiş olmalı ama burası da neresi böyle? Madelena geçidin diğer ucundan bahsetmemişti. Elbette şaşkınlığımdan bende soramamıştım. Ellerimi yere koyarak kalkmaya çalıştım. Sanırım hala sağlam olan eklemlerim var. Omurgam kırılmamış gibi görünüyor. Muhteşem acı kalçamın etrafında sinyal veriyor olsa da bu iyiye işaret. Hala yaşıyorum ve tek parçayım.
Doğrulduktan sonra elimle etrafımı yokladım. Parmaklarım çok geçmeden betonla buluştu. Duvarı takip ederek çıkış noktasını bulabilirdim. Küçücük bir dolunay ışığı içeriye süzülmüş olsaydı işimi kolaylaştırırdı ama lanet yer zifiri karanlıktı. Dünyaya geliş anımın böylesine sefil olacağını tahmin bile edemezdim.
Zihnim sefil durumuma yoğunlaşmışken duyularım alarm vermeye başladı. Bir ses duyuyordum. Birbiri ardına atılan hızlı adımlar. Gittikçe yaklaşıyordu. Adrenalin sever hormonlarım şuan tedirginlikten ölebilir. Aksiyon için yanlış zamanlama. Ödlek Eva içimden fırlamışken kötü adamlar olmaz. Bana gelen ödül müydü ecel miydi bilmeme ramak kalmıştı. Çünkü adımların sesi artık yakınımdan geliyordu.
Kapı olduğunu varsaydığım bir aralık oluştu. Ellerimi öne sallayarak gardımı aldığım esnada havada bir ışık patlaması oldu.
Tek kolumu gözlerime siper ederken diğer elim havada asılı kaldı.Ve bir nefes sesi...
"Madelena..."
İçeriye giren her kimse Madelena nın ismini fısıldamıştı. Düşman cephesinde olamazdı. Parmaklarımı aralayıp karşımda dikilen adama baktım.
"Davetsiz bir misafirimiz var anlaşılan."
Fısıltı kıvamında yumuşakça söylenmiş ilk cümle. Davetsiz misafir...
"Işığa alışman zor olabilir. En azından ilk zamanlarda."
Elimi alnıma götürüp tavandan yayılan ışığa set çektim. Şimdi onu daha net görebiliyordum. Koyu tondaki mavi gözleriyle bakışlarım buluştuğumda fark etmeden nefesimi tutmuştum. Tahminimce benden birkaç yaş büyüktü ve Midnight taki çoğu erkeği kıskandıracak nitelikte bir vücuda sahipti. Şehrime tezat bir giyim tarzıyla dünyanın modasını anlatmaya yardımcı oluyordu. Midnight halkına yakışır kuzguni siyah saçlarının perçemleri bir genç kızı esir bırakacak ihtişama sahip olan gözlerinin üstünde bitiyordu.
Görsel özelliklere sahip bu şahsın karakter özelliklerine geçmenin zamanı gelmişti. Beynimi içine fırlattığım düşünce dehlizinden çıkarmalıydım. Dikkat et kızım ağzının suyu akıyor.
"Şey... Ben Eva. Midnighttan geliyorum. Burası...?"
Sözlerim anlamlar topluluğu oluşturup cümleye dönüşemeden yanımda belirdi. Beni gölgesinde bırakan uzun boyunu aza indirgemek adına başını eğdi.
"Burası Dünya ve ayrıca benim.. evim."
Benim evim sözcüğünü fazla bastırarak mı söylemişti yoksa bana mı öyle gelmişti?
"Ben geçidin ucunun buraya açılacağını bilmiyordum."
"Neyse ki artık biliyorsun."
Evet hemde çok iyi biliyorum. Ve bilmediklerimin karşında net olarak sahip olduğum tek bilgi.
"Yukarı gelde şu yaralarını temizleyelim."
Tavandan fışkıran ışığın vurduğu kollarıma ve bacaklarıma baktım. Kan gövdeyi götürmese de iç açıcı durumda değillerdi.
"Sağol."
Tuzsuz bir teşekkürdü ama şuan gerçekten ne diyeceğimi bilemiyorum.
Önümden çekilip topukları üzerinde geri döndü ve az önce girmiş olduğu kapıya yöneldi. Sanırım peşimden gelmemi istiyordu. İtaat edebilirim. Öne doğru bir adım attığım sırada durdu.
"Bu arada ben Kylea"
×_×
Kan sızan yaralarım temizlendi ve pansuman yapıldı. Hemde Kylea tarafından. Geçitten iniş anım benim için parlak sayılmasa da tanıştığım ilk midnightlının bu kadar nazik olması günü güzel kılıyor.
"Midnighttan buraya sadece güneşi görmek için geldiğini mi söylüyorsun şimdi?"
"Kulağa tuhaf geldiğini biliyorum ama durumum bundan ibaret işte."
Oturduğum koltuğun karşısında duran mutfaktan konuşuyordu benimle. Üzerine Alaina nın yemek yaparken kullandığı kahverengi önlüğün siyahını takmıştı. Burnuma çalınan kokulara bakılırsa enfes bir yemek geliyordu.
Düşüncelerimi suya düşürmeyerek elinde iki tabakla beraber yanımda belirdi. Tabakları masaya koyup oturduğum koltuğun karşısına bir sandalye çekti ve tabakları kucağına aldı. Birini çatalıyla beraber bana uzattı.
"Umarım acıkmışsındır."
Evet açtım. Evden çıkarken Alaina nın yemekleriyle midemi doldurmama rağmen geçidin zorlu yolculuğu beni acıktırmıştı. Ama tabaktaki tuhaf yemekle açlığımı bastırmamın ne kadar doğru bir karar olduğunu bilmiyorum. Eğer bu tahmin ettiğim şeyse...
"Acaba bunlar.. solucan mı? "
Cevabı kulaklarımı çınlatan bir kahkaha oldu. Anlamsız geçen saniyeler komik bir ifade kullandığımın habercisiydi. Ama bu şey saçımı siyaha bulamak için bitkileri elimle yokladığımda parmaklarıma sürten yumuşaklığa benziyordu.
"İsmi spagetti ve inan bana bunlar solucan değil."
Çatalımı solucan görünümlü spagetti adı verilen şeyin arasında gezdirdim. O uzun ve yumuşak çubuklar çatala sığmakta direniyorlardı ama ağzıma atmayı başarabilmiştim.
"Nasıl?"
"Fena değil."
Kendime gülünmesinden asla haz etmezdim ancak Kylea nın sesi kulaklarıma iyi gelmişti. Bastıramadığım tedirginliğimde bana sığınak olmuştu. Kahkahasından arta kalan tebessümü bile beni rahatlatıyordu. En azından bu macerada şimdilik yalnız değildim.
"Ne zamandır burada yaşıyorsun?"
Evinin düzenine bakılırsa uzun bir süreydi. Karşımda nefes alan, yaşayan bir ev vardı.
"Uzun bir süre..."
"Peki sen neden buradasın?"
Tebessümün yanaklarından kayboluşunu seyrettim.
"Bu da uzun bir hikaye."
Burnumu sokmamam gereken bir cevap vardı ortada. Sorum yüzüne gölge düşürmüştü. Ve bu beni germişti.
"Bu gece uyumamalısın. Dolunayın enerjisini içine çek."
"Bu gerekli mi?"
"Gündüz kavramından haberdarsındır. Mavi gökyüzü ve muhteşem güneş ikilisi. Enerjin büyük miktarda azalacak. Hatta belki kullanamayabilirsin."
"Bu biraz ürkütücü."
"Bu gece son dolunay. Enerjini depola Eva. Madelena sana bundan söz etmedi mi?"
"Şey hayır..."
"Sonuçlarını bilmeden bu maceraya atıldığına göre dünyayı oldukça seviyor olmalısın."
"Evet. Sanırım bunu açıklayabilecek en iyi kelime sevmek."
Gülümsedi. İçten...
"Geçidin ucunun nereye açıldığını bilmiyordum. Madelena yolculuk bittiğinde zorlanmayacağımı söylemişti sadece. Sanırım senden bahsediyordu."
"Ev sahibi ben olduğuma öyle olmalı."
Ayağa kalkıp elimdeki boş tabağı aldı ve mutfak bölmesine götürdü. Daha önce bu kadar nazik bir Midnightlı gördüğümü hatırlamıyorum. Sıradan insanların özelliklerini almış olmalı.
"Bu yolculuk sana pahalıya patlamış olmalı."
"Anlayamadım?"
"Madelena ya yolculuk karşılığında ne verdin?"
Yolculuk karşılığında bir şey vermek mi? Geçidi açabileceğini söylediğinde bir talebi olmamıştı.
"Ben ona hiç bir şey vermedim."
"İşte bu çok garip."
"O benim arkadaşım ve bana bir iyilikte bulundu."
"Eva." İsmimi fısıldadı ve devam etti "Madelena karşılıksız parmağını bile kıpırdatmaz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİDDEN İN THE SUN (Tr)
Fantasy"Seth.." diyebildim fısıltıyla. Nefes almak bile zordu. "İsmim." dedi "dudaklarından döküldüğünde hoşuma gidiyor." Fazla yakındı. Bu tehlikeliydi. Gözlerini dudaklarımın üzerine dikmişti. Elleriyle bileklerimden kavradı ve beni duvara yasladı. Ona k...