BECCA
Son gördüğüm şey Eva'nın yüzü oldu girdaba sürüklenmeden önce.
Sonrasında ise koca bir boşluk...
"BECCA..!"
Tekrar nefes almaya başladığımda gözlerim aralandı. İsmim defalarca yankılandı. Sanki gittiğim yerden geri çağırılıyordum.
"Becca... Tanrım Becca lütfen!"
David'in endişe barındıran sesini ayırt ettiğimde göz kapaklarımı açmak için zorladım.
"Sakin ol kendine geliyor."
Başımdaki katlanılmaz sancı ile beraber gözlerimi araladım. David karşımdaydı. Yanında o hemşire vardı.
"Beni duyabiliyor musun?"
Olumlu anlamda gözlerimi yumdum. Kafamı sallayacak halim bile kalmamıştı. Hastaneden nasıl kaybolduğumu ve geriye nasıl geldiğimi bilmiyordum. Uyuyordum. Uyumak için başımı yaslamıştım ve bir anda algılarım artmıştı. Sonrasında gözlerimi acamamıştım. Hiç bir fiilde bulunamamıştım ve sonra.. Sonra Eva'yı görmüştüm..
Kabus gibiydi. Ama bu daha önce gördügüm kabuslara oranla gerçek gibiydi. Rüzgarı tenimde hissetmiştim. Karanlık binadaki kokuyu ise hala duyabiliyordum.
"Aniden bayıldın." diyerek açıklama da bulundu David. "Bana doğru bıraktın kendini."
Gördüğüm şeyi ona anlatmak istiyordum. Bu şey rüya gibi değildi. Mistik bir algıydı sanki. Bunu hissetmiştim. Hissedilebilir derece de gerçekti..
Hala cebimde olduğunu varsaydığım telefona uzandım.
"Konuşmamız gerek." yazdım titreyen ellerimin arasından ekranı göstererek.
"Önce dinlen." diyerek gülümsedi. Ciddiyetimin farkında değildi.
"Demek yazıyla anlaşıyorsunuz." dedi hemşire David i süzerek. "Bu çok sevimlice."
"İletişim sesten ibaret değil." dediğinde bitkince ona baktım. Güzel sözdü. David'in kuramayacağı kadar ince...
İletişim sese muhtaç değildi. Gözler ve mimikler vardı. Yazı vardı. Önemli olan anlaşmaktı.
"Haklısın." dedi duruşunu düzeltirken. "Aslında bu, üzerinde konuşulması gereken bir konu." albenili bir gülümseme yerleştirdi yüzüne. Sonra da beni ve Alaina yı işaret etti.
"Arkadaşların dinlenene kadar bir kahve içmeye ne dersin?"
David le konuşurken ayakları kesiliyordu sanki. Önümde flörtleşiyorlardı. Ama ona anlatmam gerekenler vardı.
Şimdi sırası değildi.
"Yanlış anlamanı istemem ama.." dedi kuzguni siyah saçlarını geriye atarken "Tipim değilsin ve.." derin bir nefes aldı "Şuan daha önemli meselelerim var."
Kızın tepkisi görülmeye değerdi. O yapmacık sevimliliği bir anda yok oldu.
"Ukala!" dedi hemşire yumruklarını sıkararak. Bense şaşkınlıkla onları dinliyordum. David ne kadarda patavatsızdı.
Kızı ve girdiği türbülansı bi kebara bıraktım ve David'e uzandım. Elini tutup kalkmak için yardım aldım. Başım dönüyordu.
Hemşire kız tükürürcesine "Pislik." dedikten sonra odadan çıktı. David derin bir nefes aldı. Başını salladı.
"Kızlar.." dedi bezgince. Sanırım sık karşılaştığı bir durumdu.
"İyi misin?" dediğinde başımı iki yana salladım. Telefonu elime aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİDDEN İN THE SUN (Tr)
Fantasy"Seth.." diyebildim fısıltıyla. Nefes almak bile zordu. "İsmim." dedi "dudaklarından döküldüğünde hoşuma gidiyor." Fazla yakındı. Bu tehlikeliydi. Gözlerini dudaklarımın üzerine dikmişti. Elleriyle bileklerimden kavradı ve beni duvara yasladı. Ona k...