Gözlerimin alabildiği tek ton maviydi. Kare fayanslar mavinin en tatlı tonuna sahipti. Havuz büyüktü ve tahminimden daha derin. Su ise beklediğimden daha soğuktu. Ani temas tenimi ürpeterek kadar serin.
Aslına bakarsan beni asıl ürperten şey Seth'ti.. Ne mavinin en sevdiğim tonu ne de havuzun soğuk suyu.. Düşüncelerimde kol gezen resim bu değildi. Lanet olası Seth'ti.
Elleri belimin üzerindeydi. Tenim avuçlarının arasında kalmıştı. Suyun serinliğine rağmen dokunduğu noktalar yanıyordu. Karnım karıncalanıyordu. Beraber suyun dibine doğru yol alıyorduk. Beni öylesine sıkı tutmuştu ki kaçış noktam yoktu.
Fayansların sonuna vardığımızda omzuma bastırarak beni köşede tuttu. Suyun kaldırma kuvvetine asi geliyordu. Bana baktı. Gülümsedi. Beni içine attığı zor durumun ardından gülümseyebiliyo rdu. Ve ben hala ondan etkilenebiliyor dum. Ona bakıp kafamı salladım. Ellerini üzerimden çekip yüzeye doğru kendimi bıraktım. Havuzun yarısına kadar uzanan merdivenleri bulduğumda kendimi yukarıya çektim. Tuttuğum nefesi bıraktım. Derin derin soluklandım. Herkes bıraktığım yerdeydi. Sesler kesildiği gibi devam etti. "Waoow" dalgası tekrar kulaklarımı doldurdu. Hepsinin suratında tek bir ifade vardı; keyf.. Bu durum onları eğlendirmişe benziyordu. Hayatlarına unutulmayacak bir renk katmıştım. Şimdi malzeme olarak kullanılabilirdim. Linda'yı yumruklayan kız Seth'in kollarında.. Aman ne güzel. Okuldaki kızların fısıltı eşliğinde kulağıma giren sözleri gün boyu peşimi bırakmayacaktı. Ve tüm bunların hepsi Seth'in suçunduydu. Şımarık züppenin tekiydi ve üzerimde istediği cumhuriyeti kuruyordu. Davranışlarıyla beni mahvetmeyi başarıyordu.
Zemine ayak bastığım anda Becca koşarak yanıma geldi. Elindeki plaj havlusunu bana uzattı. Zangır zangır titreyen dişlerimin arasında havluyu aldım ve göğsümde bağladım. Islanan saçlarımı sıkıp söylenenleri görmezden geldim. Gözler yeni malzemenin üzerindeydi. Becca kolumu sıvazladı. Bu bakış "iyi misin?" bakışıydı.
"Eve gitmek istiyorum. Hemen."
Kafasını salladıktan sonra koluma girdi. Şezlongta bıraktığımız çantayı omzuna aldı. Hala söylemler devam ediyordu. Dünyada dedikodular kulak tıkaçlarını bile delecek güce sahipti. Çıkışa doğru ilerlerken etrafımdakileri görmezden geldim. Havuza atladığım ya da atlatıldığı andaki sayıdan fazlaydı şuan keyifle izleyenler.
"Eva..."
Parmak arası terliklerin şapur şupur sesleri sesinin kalbime saplanmasıyla durdum. Gösterinin baş kahramanı beni sahneye davet ediyordu. Olduğum yerde kaldım. Sonrada arkamı döndüm. Seth bıraktığım yerdeydi. Saçlarından süzülen damlalar yüzüne akıyordu. Ve o gene.. gülümsüyordu. Bu kadar vurdum duymaz oluşu sinir sistemime zarardı.
Becca'nın yanından ayrılıp Seth'e doğru ilerledim. Ellerini beline yerleştirip yanına gelişimi izledi. Adımlarım zemine öfke kusuyordu. Ve o bunu umursamıyor eceline susamış böcek gibi sırıtıyordu
Aramızdaki mesafeyi kapattığımda bir anda alkışlar gecenin sessizliğinde yankı buldu. Gösteri hoşlarına gidiyordu. Final sahnesi daha göz alıcı olacaktı.
"Sen pisliğin tekisin Seth." bunu suratına kusar gibi söylemiştim.
"Ve sende bu pislikten hoşlanıyorsun."
Gözlerimi kıstım. Bu çocukta özgüven fazlalığı vardı. Ve bu her yerde iş görmüyordu. Artık öğrenmeliydi. Bunu yapmakta kararsız kalsam da içimde debelenen küçük şeytan gaza basmıştı. İntikam tahammül sınırlarımı zorlamıştı. Elimi kaldırıp suratına bi tokat geçirdim. Beklenmedik bir anda yanağını bulan tokat yüzünü sola çevirmesine sebep oldu. Gereksiz sesler çıkarmakla meşgul olan mızıkacılar sessizliğe büründü ve küçük fısıltılar başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİDDEN İN THE SUN (Tr)
Fantasy"Seth.." diyebildim fısıltıyla. Nefes almak bile zordu. "İsmim." dedi "dudaklarından döküldüğünde hoşuma gidiyor." Fazla yakındı. Bu tehlikeliydi. Gözlerini dudaklarımın üzerine dikmişti. Elleriyle bileklerimden kavradı ve beni duvara yasladı. Ona k...